x

E-posta ve gönderilerin arkasındaki duygu

E-posta ve gönderilerin arkasındaki duygu

İnsanlar e-posta atma şekillerine göre ikiye ayrılır: Bu e-posta işini son derece ciddiye alıp uzun uzun açıklamalar yapanlar, bir de bu destansı e-postalara yalnızca “tamam” diye cevap atanlar.

Bunun yanında hiç şüphesiz bir de Facebook ya da Twitter üzerinden yazılan gönderiler sebebiyle kendini uzun uzun ekrana kilitlenmiş bulup düşüncelere dalanlarımız var. Hiç öyle duymamış gibi yapmayın, davranış bilimciler son yıllarda bu tür yanlış anlamaları birçoğumuzun yaptığını söylüyor.

Yazılan bir metinle doğru anlaşılabilme kaygısı şüphesiz yazı icat edildiğinden beri bizimle, fakat yeni olan bir şey var ki tarihte ilk defa elektronik ortam üzerinden kişiliğini bilmediğimiz bu kadar fazla insanın yazdıklarını doğru yorumlamak zorunda kalıyoruz. Ses tonu ve beden dilinin yardımı olmadan karşımızdakinin sarkastik mi, kızgın mı, yoksa meşgul mü olduğunu anlamak tam anlamıyla mümkün olmuyor.

Durum böyle olunca yanlış anlaşılmalar kaçınılmaz hale geliyor elbette. New York Üniversitesi’nden Justin Kruger’ın yönettiği bir araştırma, bunun başlıca sebeplerinden birinin, ben merkezli, düşünce şeklimiz olduğunu göstermekte. E-posta yazarken kendi kafamızın içinde o sarkastik sesi duyabiliyorken karşı tarafın onu duymadığını akıl etmiyoruz bile. Ya da, olumlu sonuç çıkardığımız mailleri hemencecik “anlayıverirken” sarkastik ve ciddi e-postaların tonunu nedense bir türlü doğru anlayamıyoruz! Kruger’ın araştırmasında e-postalardaki imalı tonu doğru yorumlama oranı yüzde 56, yani bir nevi şansına tahmin edilmiş gibi. Aynı ileti bir sesli mesajla ulaştırıldığında doğru tahmin oranı yüzde 73’e çıkıyor.

Psikologlara göre insanlar olarak karşımızdakiyle ilgili sahip olmadığımız bilgiler varsa, boşlukları önyargılarımızla dolduruyoruz. Yine Kruger’ın başka bir araştırmasında deneklerden, biri ortalama bir öğrenci olduğu söylenen Metallica t-shirtü giymiş 12 yaşında, diğeri de düzgün giyimli, not ortalaması yüksek, uzak doğulu bir kişiden gelen e-postaları değerlendirmeleri isteniyor. E-postayı alanlar, önceden fotoğraflarını gördükleri bu göndericilerden ikincisinin e-maillerin daha “zekice” ve daha imalı buluyorlar. Cevaplar hiçbir şekilde değiştirilmeden telefon üzerinden verildiğinde ise iki kişinin algılanan zeka seviyesi arasında hemen hemen hiçbir fark görülmüyor.

Hepimizin bildiği gibi, maalesef önyargılar genelde olumlu değil, olumsuz yargılar oluşturur. Dolayısıyla birisi e-postanıza “tamam” cevabını verdiğinde, buradan konunun anlaşıldığı ve onaylandığını düşünüp rahatlamak yerine onun bizden nefret ettiği sonucunu kolayca çıkarabiliyoruz.

Kendimize karşı dürüst olursak, e-postaları genelde yanlış anlıyoruz; çünkü birazcık benciliz. Kristin Byron’a göre ise çare, arada bir yüz yüze görüşmeyi ve telefonu kullanmayı ihmal etmemek.

“Tamam.”

Görsel Kaynak: Shutterstock

 

 

 

Yorumlar (0)