x

Yankı Odası Etkisi ve Ölçümlenemeyen İnternet

Yankı Odası Etkisi ve Ölçümlenemeyen İnternet

Teknoloji uzmanları, yankı odası etkisine hiç yabancı değildir. Yankı odası etkisi şöyle özetlenebilir: Kapalı grupların sadece kendi aralarında konuştuklarını genel norm sanarak daha fazla konuşması, konuşulduğunu duydukça kendi dediklerine daha da güvenmesi ve daha çok konuşması, konuşmanın daha çok konuşma yaratması ve sadece konuşmalardan oluşan, gerçekten uzak bir portrenin gerçek sanılması.

Niş piyasaların yankı odasından kaçışı yoktur. Ama bu durum niş piyasalara veya ufak, kapalı kurumlara özel değildir. Kitle iletişim araçları hep bir ağızdan ortak bir mesajı bağırmaya başladığında, bir anda bir toplumun, hatta bütün dünyanın gündemi değişir. Hedefi bütün dünyayı bağlamak olan sosyal medyanın, yankı odası etkisini bir anda globalleştirdiği savunulabilir.

Ama ona gelmeden önce, sosyal medya hakkında kendimizi bir yankı odasına kıstırdığımız gerçeğiyle yüzleşmek zorundayız. İsteyen istediği senaryoyu yazabilir, hatta Facebook’un halka aşırı değerli arzı hesaplı bir hareket bile olabilir, ama onca yatırımcının o fiyattan o hisseyi satın alması yine ancak yankı odasıyla açıklanabilir. Herkesin Facebook konuştuğu bir dünyada, Facebook’a yatırım yapmamak için nasıl bir sebep olabilir? Siz de yatırım yapmayı düşünmediniz mi?

Sürekli Facebook’un konuşulduğu bir dünyada—hadi bir de Twitter’ı ekleyelim—bu ağlarda yer almayan marka hayal etmek mümkün mü? Sosyal ağlara düşmeyen bir haberin, bilinmesi mümkün mü? sosyalmedya.co gibi bir haber sitesine gelen trafiğin yüzde kaçı sosyal ağlardan geliyor olabilir?

The Atlantic yazarı Alexis Madrigal, sosyal internetin, internetin ne kadarını oluşturduğunu merak edince, kendini buna benzer soruları sorarken buldu. Madrigal’i harekete geçiren yaygın söylem, internetin sayfadan sayfaya gidilen bir yerden, herkesin birbirine bağlı olduğu sosyal bir ağa geçişinin 2000’lerin ortasında olduğu mitiydi. Fakat, her o doksanlarda bilgisayar kullananın hatırlayacağı gibi, internet gazete gibi teker teker sayfaları çevirerek okuduğumuz bir yer değildi. www’dan önce BBS’lerimiz vardı. Sohbet programları, mIRC, ICQ, MSN, vs hayatımızdan hiç eksik olmadı. Forumlar, takıntılı bir şekilde konuları takip ettiğimiz tartışma maceralarıydı. Giderek gelen kutusunda daha az, sosyal ağlarda daha çok gördüğümüz spam postalar, onlarca, hatta bazı kurumların iç yazışmalarında yüzlerce kişiye saçma sapan şehir efsanelerinden bebek fotolarına birçok internet çöpünü yayıyordu.

Madrigal, bunu farkettikten sonra, The Atlantic haber trafik ölçümlemelerini yapan Chartbeat’e başvurmuş. Çıkan sonuç ise çok vurucu! Alexis’in Dark Social adını verdiği nereden geldiği belli olmayan kişiler, aşağıdaki pastada görülebileceği üzere sosyal ağlardan gelen linklerden çok ama çok daha fazla. Hatta, Chartbeat’in söylediği kadarıyla, magazin değeri The Atlantic kadar yüksek olmayan siteler de göz önüne alınınca, beklenen karanlık trafik, toplam sosyal trafiğin neredeyse %70’ini oluşturuyormuş!

Site yönetenlerin bileceği üzere, nereden geldiği belli olmayan trafik yeni bir şey değil. Aksi yönde önlem almamış (mesela Facebook almış) bir mobil uygulamanın içinden mi trafik oluştu? Kaynağı takip edilemez. Bir arkadaşınıza bir sohbet uygulamasından mesajla link mi yolladınız? Kaynağı takip edilemez. Bazı güvenlikli bağlantılar, tarayıcı eklentileri veya VPN çözümleri de sevkleri gizleyebilir (ama giderek artan https protokolü, başka verileri gizlese de sevki gizlemez).

Chartbeat’in verilerine göre mobil cihazlardan gelen internet trafiği yaklaşık %4 ise, biz de çok cömert bir şekilde internet anonimitesine aşırı değer veren gizli sörfçülerin oranına %1 dersek, The Atlantic’in sosyal trafiğinin neredeyse %50’si, hala sosyal ağlar dışındaki bağlantılardan geliyor.

Kısacası, ortaya çıktıktan 8 yıl sonra, her eve girmesine ve her gün saatlerimizi çalmasına rağmen, Facebook sosyal trafiğimizin ancak beşte birini oluşturuyor. Bütün sosyal ağlar, sosyal trafiğimizin yarısını bile oluşturamıyor. İnternet bunca yıldan sonra hala, büyük oranda, bireylerin ağı.

Çok güzel, ama bu ne anlama geliyor?

1-      Sosyal ağlarda ne kadar çırpınırsan çırpın, içeriğin düzgün değilse alıp alabileceğin trafik üç aşağı beş yukarı bellidir.

2-      İnternet ölçümlerini kendinize katı bir kılavuz bellediyseniz, ipleri biraz gevşetmenin zamanı olabilir. Ölçümler konuşur, ama her zaman net bir şey söylemez.

3-      Sosyal ağların en büyük esprisi getirdiği trafik değil, trafiğin son derece ölçülebilir, hedeflenebilir ve arşivlenebilir olmasıdır.

Sosyal medya spam’cilerine duyurulur: İçeriği duyurmaya harcanan zamanın bir kısmı içeriği iyileştirmeye giderse, trafiğiniz daha çok artabilir.

Yorumlar (0)