Bir sevgili bulabilmekten daha zor bir şey varsa, o da bulduğunuz sevgili ile kalıcı ve hatta evliliğe kadar gidebilecek bir ilişki yaşayabilmektir. Yani en azından çağımızın bekarlarının çoğunun bu durumdan şikayetçi olduğunu söyleyebiliriz. Peki, nasıl oluyor da, siz evinizde yalnız yalnız otururken, millet sevdiğiyle mutlu mutlu ortalıkta dolanıyor? Yok mudur bunun formülü? Matematikçi Hannah Fry’a göre bir formül var.
UCL Center’da gelişmiş uzay analizleri bölümünde çalışan Fry, 2014’te yaptığı TED konuşmasında “Aşkın Matematiği” adlı kitabında da açıkladığı teorisini anlatmıştı. Konuşmasında pozitif ve negatif çiftlerin birbirlerine nasıl davrandığını gözlemleyerek, bir ilişkinin uzun sürüp süremeyeceğini tahmin etmenin yollarından bahsetmişti.
Hannah Fry, kitapta psikoloji bilimi adına çok önemli araştırmalar yapmış olan John Gottman ve ekibinin çalışmalarından yola çıkmış. Gottman ve ekibi, uzun yıllar boyunca yüzlerce çift üzerinde araştırma yapmış ve çiftlerin mimiklerini, kalp atışlarını, kan basınçlarını, deri iletkenliklerini ve partnerleriyle olan konuşmalarında kullandıkları kelimelerin kaydını tutmuş.
Araştırmalarının sonucunda, düşük ayrılık riskine sahip çiftler birbirleriyle daha pozitif etkileşime girerken, yüksek riske sahip çiftler daha çok negatif etkileşime yatkın olduğu ortaya çıkmış.
Fry çalışmayı şu şekilde belirtiyor: “Her iki tarafın da mutlu olarak nitelendirdiği ilişkide alınganlık ya da önyargılar daha düşük. Mesela bir kadın, kocasının eve geldiğinde suratsız oluşunu işte geçirmiş olduğu kötü bir güne ya da iyi alınmamış bir uykuya bağlayabiliyor. Negatif ilişkide ise bu durum tam tersi. Kötü davranış bir norm olarak kabul ediliyor. Mesela, bir adam eşinin suratsızlığını kadının ‘bencilliğinden’ kaynaklı ‘tipik’ davranışı olarak görüyor.”
Gottman araştırmasının not alma aşamasından sonra matematikçi James Murray ile birlikte, ilişkide oluşan negatif sarmalların nasıl oluştuğunu ölçmeye başlamış. Bu hesaplamayı yaparken, heteroseksüel evli çiftler, homoseksüel evli çiftler ve uzun süredir beraber olan ancak evlenmemiş çiftleri kullanmış.
Yukarıda görmüş olduğunu denklemde, üstte kadının, aşağıda erkeğin denklemi bulunuyor. Bu denklem sayesinde konuşmaları içerisinde geçen kelimelerin sırayla negatif mi yoksa pozitif mi olabileceği ölçülebiliyor.
Aşağıdaki tabloda ise w, kadının genel ruh halini, rwWt ise kadının kocasıyla beraberken olan ruh halini ve IHW ise kocanın hareketlerinin kadını nasıl etkilediğini temsil ediyor. Aynı denklem, koca için de yapılıyor.
Gottmen ve Murray’e göre çiftlerin birbirileriyle olan etkileşimi, en önemli faktör. Eğer koca, eşine güzel şeyler söyler ya da onunla tatlı bir şekilde şakalaşırsa, kadın hemen pozitif bir tepki veriyor. Kötü sözler söylemesi durumunda da, anında negatif bir sonuç doğuyor. Olayların patlama noktası ise kocasının sözleri karşısında, kadının ciddi derecede negatif şeyler söylemeye başlamasıyla başlıyor.
İlginç bir şekilde Fry, patlama noktasına daha yakın olan çiftlerin daha uzun süreli ilişkilere sahip olabileceğini, çünkü ortak noktayı bulmak için daha fazla çaba sarf edeceklerini düşündüğünü belirtiyor. Ancak aslında doğru olan, bunun tam aksi.
En iyi ilişkilerin, patlama noktasına daha uzak çiftlerin olduğunu söyleyen Fry, “Bu tarz ilişkilerde, taraflar birbirlerinin şikayet etmelerine izin veriyorlar ve aralarındaki en ufak sorunu bile uzlaşarak çözüyorlar. Böyle bir durumda, kişi hislerini içine atmıyor ve fındık kabuğunu doldurmaya sebeplerden büyük kavgalar çıkmıyor.
Yani kısacası, mutlu çiftler birbirlerine daha pozitif yaklaşıyor ve birbirlerini dinleyerek birçok durumun üstesinden kolayca gelebiliyorlar. Ancak şunu da belirtmek de gerekiyor, bu tarz ilişkiye sahip olan insanlar, ilişkileri bittikten sonra hızla toparlanıp yeni bir ilişkiye de başlayabiliyorlar.
Matematiği çok iyi olmayan ülkemizin bu formülden çıkaracağı sonuç ne olur bilinmez, ancak yine de bu formülden sonra bir “kızını vermeyen baba” ya da “eyvah abim” formülü de bulunursa, ülke olarak çok sevgili matematikçilere sonsuza dek müteşekkir kalabiliriz.