Kısa vadede iyi bir dikkat toplayıcı olan kafein, uzun vadeli neticeler açısından gayet can sıkıcı izler bırakıyor. Bir kafein bağımlısı olarak, bunları söylemek elbette yapmaktan çok daha kolay. Fakat yine de kafeinin beyin aktiviteleri üzerindeki etkileri ciddi anlamda düşünülürse, kafeini bırakmaya, en azından azaltmaya ikna edici olabilir.
TalentSmart’ın bir milyondan fazla kişinin üzerinde yaptığı araştırmalara dayanan veriler, kafeinin sandığımız kadar masum bir yardımcı olmadığını gösterir nitelikte. Kafeinle ilgili yapılan araştırmanın ortaya çıkardığı en önemli sonuç olarak, duygu kontrolündeki zayıflama olarak görünüyor.
Sanıldığı kadar iyi etkileri yok
Hayatında kafeine yer veren insanların önemli kısmı, kafeinin uyarıcı ve dikkat artırıcı özelliklerinin var olduğunu düşünüyor. Kafein üzerinde yapılan araştırmalar aslında bunun doğru olduğunu gösteriyor. Kafein, içen kişi üzerinde kavramsal kabiliyetleri artıran ve odaklanmayı kolaylaştıran bir etki gösteriyor fakat bu etki ne yazık ki yalnızca kısa süreli olarak kendisini gösteriyor.
Bununla birlikte bu alanda yapılan araştırmalarda göz ardı edilmiş olan nokta, kafein tüketicilerinin kafein rutinlerini göz önünde bulundurmamış olması. Johns Hopkins Tıp Okulu’nun yaptığı güncel araştırmalar, kahve tüketicilerinin yoksunluk halindeki bilişsel davranışlarındaki düşüşün ciddi oranlarda olduğunu gösteriyor. Haliyle bu durum neticesinde, kafeinin olumlu etkileri her geçen gün azalarak devam ediyor.
Adrenalin etkisi
Kafeinin vücuttaki adrenalin miktarını yükselttiği uzun yıllardır bilinen bir gerçek. Adrenalin orijin olarak, kavga ve kaçış gibi durumlarda vücutta kendini gösteren bir hormon. Dolayısıyla kafein sebebiyle vücuda aniden hakim olmaya başlayan adrenalin kişilerin, rasyonel düşünme kabiliyetini etkilemeye başlıyor. Adrenalin kavga anında son derece destekleyici bir faktör olsa da, bir iş arkadaşınızın mailine cevap verirken aynı oranda faydalı olmayacağı aşikar. Bunun haricinde, adrenalinin bir diğer etkisi ise, duygusal tepkilerin normalden daha yüksek frekanslarda gerçekleşmesine sebep olması.
Kafeinin uzun süreli olarak ise, anksiyete ve sinirlilik gibi kalıcı hastalıkları açık bir şekilde tetiklediği kanıtlanmış durumda.
Ve ayrıca kafeinin aşırı miktarda tüketilmesi daha da tehlikeli sonuçların ortaya çıkmasına sebep oluyor. En göze çarpan sorun olarak, kafeinin kan basıncını orantısız biçimde artırması, olası kalp krizlerini tetikleyici bir sebep olarak öne çıkıyor.
Uykudaki sessiz düşman
Uyku insan vücudu için bir bakıma şarj olma hali anlamına geliyor. Gün içerisindeki tüm zihinsel faaliyetler belli süreçlerin neticesinde işlenerek, ertesi güne temiz bir zihinle başlamayı sağlıyor da diyebiliriz. Haliyle gün içerisindeki odaklanmadan, bilişsel kontrollere kadar tüm aktivitelerin başarısı, önceki gece alınan uykunun kalitesiyle yakından ilgili.
Gece uykusundaki verimliliğin en önemli noktası ise, uyku esnasındaki uyku devrelerinin bünyenin istediği şekilde sürdürülmesine bağlı. Ve kafeinin uyku düzenini alt üst eden yanıysa, bu uyku devrelerinin sürelerini ve geçiş sürelerini etkiliyor olması. Haliyle yoğun kafein tüketiminin ardından uyku evreleri de pek sağlıklı bir şekilde tamamlanamıyor.
Gece uykusunun REM(Rapid eye movement) devresi olarak adlandırılan uyku dilimindeki verimini düşüren kafein, ertesi güne düşük bir modda başlamanıza sebep oluyor. Ve haliyle sabah kalkar kalkmaz kafein almadan verimli bir gün geçirmenize de mani oluyor.
Tüm bunların neticesinde, kafein tüketimini düşürmek için, kafein tüketimini birdenbire bitirmek yerine, azaltarak bırakmanın daha doğru bir yol olduğu araştırma yetkililerince belirtiliyor. Kafeinin aniden bırakılması, yorgunluktan aşırı sinire, baş ağrılarından dikkat bozukluklarına kadar birçok probleme sebep olabiliyor.