Markafoni’nde gelen tekzip metni ve editörün notu sayfanın en aşağısında güncelleme şeklinde yer almaktadır.
18 Mart 2013’te Yıldız İşletme Kulübü’nün düzenlediği WWW Zirvesi ’13 isimli moderatörlüğünü yaptığım etkinliğin iki konuğu vardı: Gittigidiyor eski Genel Müdürü Cenk Angın ve Hepsiburada Genel Müdürü İlker Baydar. Etkinliği izlemeye gelen öğrencilerin sayısı 50’yi geçmezdi, Yıldız İşletme Kulübü’nden aldığım rakamlara göre web’den canlı yayınla izlenme sayısı da 660 olmuş. Ancak o oturumda Cenk Angın’ın belirttiği çok önemli bir bilgi vardı:
“Naspers’ın Markafoni’ye yaptığı yatırım ile Markafoni’nin değerlemesi 86 milyon Dolar oldu” dedi Angın. Yatırım haberinin ilk duyulduğu günlerde 210 milyon Dolar olarak duyurulmuş olsa da, aslında Markafoni’nin değerlemesinin 86 milyon Dolar olduğunu belirtti.
Bu ufak ama bir o kadar da önemli olan bilgiyi ilk defa Cenk Angın’dan dinlememiştim, 15-17 Şubat 2012 tarihlerinde eTohum’un Antalya’da gerçekleştirdiği Startup Turkey’de Webrazzi kurucusu Arda Kutsal ile sohbet ederken kendisi de aynı bilgiyi vermişti. Hatta bu konuda manipüle edildiğini de ayrıca belirtmişti.
Cenk Angın’ın WWW Zirvesi’nde paylaştığı bu bilgi, o ayın sonunda Ankara’da Ali Babacan’ın da katıldığı Bireysel Katılım Yatırımcılığı için başvuru yapan yatırımcılara verilen yemekte benim ağzımdan kulislerde dolaşıyormuş. Ben bunu nereden mi biliyorum?
Ankara’da Markafoni Konuşuluyor
16 Nisan’da Sina Afra’nın isteği ile kendisiyle biraraya geldiğimizde Afra, benim ağzımdan Radikal Gazetesi yazarı Güven Sak’a “Markafoni Yeni Karamürsel’i Nasıl Geçti?” başlıklı yazısına istinaden yazılan bir mailden bahsetti. Bu mailde, sözde ben Sak’a Markafoni’nin gerçek değerinin 86 milyon Dolar olduğunu yazmışım. Daha sonrasında ise Ankara’da kulislere de Sak tarafından bilgi bu şekilde sızdırılmış ve Sina Afra’ya ulaşmış. (Güven Sak’ın Markafoni’nin güdümünde yazdığını düşündüren bu yazısındaki yanlış ve eksik bilgilere ise hiç değinmiyorum, insan Dolar/TL paritesini bari hesap makinesi ile hesaplar, bilmiyorsa da susar)
Bu maili benim yazmadığımı söylediğimde, bu bilginin modere ettiğim panelde Cenk Angın tarafından telaffuz edildiğini de eklediğimde, Afra’nın cevabı “Ankara’dakiler yalan mı söyleyecek Fatih?” olmuştu. Bunun üzerine de normalde göstermesi yasak olan Naspers-Markafoni ortaklık sözleşmesini bana gösterdi ve ilgilenmediğimi de belirtmeme rağmen gördüm ki, belgenin hisse kısımlarında yazan bilgilere göre Markafoni’nin gerçek değerlemesi gerçekten de 86 milyon Dolar’dı. Ancak Markafoni inisiyatifi Brands Exclusive’in de dahil olduğu şekilde tüm grup 200 milyon Dolar’a yakındı, doğrudur. Demek ki 200-210 milyon Dolar şeklinde bahsedilen bu rakam havadan uydurulmamış, ancak Türkiye operasyonu 86 milyon Dolar’mış.
Ayrıca, Webrazzi’nin de yayınladığı “Deloitte Türkiye Raporuna E-Ticaret Damgasını Vurdu” başlıklı haberinde de bahsi geçen Deloitte M&A Review 2011 raporuna bakacak olursanız, rakamın aynı olduğunu görebilirsiniz.
Küçük bir not: Yukarıdaki bilgiler ışığında, Trendyol’un KPCB’den aldığı yatırım ile o gün itibariyle geldiği değer Markafoni’den daha yüksek bir değerdi.
Tüketici Paradigmasının Değişimi
Markafoni’ye yatırım yapan Naspers’ın geçtiğimiz hafta yayınladığı yılsonu öncesi ara raporu (Interim Results 2013) çok enteresan bir bilgiyi de içinde barındırıyor. Rapora göre Naspers’ın Markafoni operasyonuna olan güveni azaldığı gibi, başını Markafoni ve FashionDays operasyonlarının çektiği 110 milyon Dolarlık bir değer düşüklüğünden bahsediliyor. Rapordaki metni sizin için aşağıya yapıştırdık:
“An impairment charge of R1,1bn has been recognised in other gains/losses and relates mainly to some fashion businesses in our ecommerce segment, including FashionDays and Markafoni. We impaired some goodwill and other intangibles.”
R1,1bn olarak bahsi geçen rakamı pariteleyince ortaya çıkan sonuç 110 milyon Dolar’a tekabül ediyor.
Yukarıdaki metni yatırım uzmanlarına sorduğumuzda, meselenin Markafoni’nin taşınmazları ile ilgili olmadığını, bilanço beklentileri ve gayri maddi varlıkları ile ilgili olduğunu söylediler. Görünen o ki Markafoni’nin bilanço beklentileri ile Türk e-ticaret sektörünün gittiği noktalar birbirini tutmuyor. Bu söylem şu anlama da geliyor; Naspers’ın ağzından; “Markafoni’ye belki 10 birim yatırım yapmış olabiliriz, ancak şu an 8 birim”. Basit bir alegori ile rapor, Markafoni değerlemesinin düştüğünü söylemeye çalışıyor da olabilir yani. Aynı zamanda “impairment charge” veya “impaired asset” olarak nitelenen durum da bahsi geçen durumun iyileşmeyecekmiş gibi göründüğü ihtimalini güçlendiriyor.
Raporun devamında ise aşağıdaki ifadeler yer alıyor:
“The etailing segment saw revenue growth as we broaden categories and improve our fulfilment and delivery capabilities. We responded to some lagging flash-sales fashion units by impairing some investments and are repositioning them to include in-season, full-price merchandise.”
Rapora yapılan bu eklemede de Naspers’ın elektronik perakendecilik yatırımlarında, kategorileri ve dağıtım yeteneklerini artırdıkça bir kazanç büyümesi potansiyelini gördüğünü, ancak flash-sales yatırımlarında tökezlediğini ve çözümü de o yatırımları yeniden konumlayarak, bahsi geçen sitelere sezon ve tam fiyatlı ürünler eklemekte gördüğü açık olarak belirtilmiş.
Ticaret Sicil Gazetesi’ne baktığımızda ise Nasper’ın raporundan sadece birkaç gün sonra, Naspers’ın global e-ticaret yatırımlarından sorumlu olan CEO’su Bob Van Dijk’ın Markafoni Yönetim Kurulu’na atandığı görüyoruz. Acaba Markafoni çareyi tam-fiyatlı sezon malı satmakta mı arayacak? Bu soru, özel alışveriş sektörünün nereye gittiği konusunda önemli bir soru haline geliyor.
Konuyu Sina Afra ile telefonda görüştüğümüzde, kendisinin yorumu şu şekilde oldu: “Naspers’ın yayınladığı bu raporda, Naspers’ın flash-sales yatırımlarının başını Markafoni ve FashionDays çektiği için o kategoriyi temsil etmek adına böyle bir söylem kullanılmış olabilir. Bu söylem kullanılırken belki Markafoni de işaret edilmiş olabilir, bunu bilemeyiz.” Sina Afra ayrıca “Naspers’ın impairment charge şeklinde belirttiği bu söylem aynı zamanda bir taktik de olabilir, bu sene değer düşmesi, gelecek sene oransal olarak kazancın artmış olduğunu göstermelerine de yarayabilir, ancak bunu da bilemeyiz.” şeklinde eklemede bulundu.
Açıkçası ben bu zararın Markafoni’den veya operasyondaki kilit elemanlardan dolayı meydana geldiğini düşünmüyorum. Bu zarar aynı zamanda bence tüketici paradigmasının değişimi ile de ilgili. Tüketici, özellikle son 1 yıldır kendine sürekli olarak bir soruyu soruyor: “Sadece ucuz diye daha ne kadar fazla ayakkabı alabilirim ki?”.
E-ticaret sektörüne yakın olanlar, İstanbul’un Maslak-Levent bölgesinin özellikle Markafoni’nin de faaliyet gösterdiği fast-fashion kategorisinde fazlaca aktif bir rol oynadığını bilir. Fast-fashion cirolarının azımsanamayacak kadar fazla oranı Maslak-Levent bölgesinden gelir. En azından 2013’ün başına kadar böyleydi. 2013’ün başında Maslak-Levent bölgesindeki plazalar ortak bir kararla akşam 17:30’dan önce, özellikle de sabah saatlerinde içeriye Markafoni-Trendyol-Limango kutularının girmesini yasakladı.
Plaza girişlerinde inanılmaz bir trafiğe sebep olan binlerce kutu için bulunabilen tek çözüm buydu. Özellikle o kategorinin kırılma noktası işte bu sene başında Maslak-Levent hattında gerçekleşti. Satışlar düştü.
Trendyol’un Maslak’ta Trendyol Store ismiyle mağaza açmasının sebebini merak edenler var mı halen?
E-Ticaret Sektöründe Taşlar Yerinden Oynuyor
Geçtiğimiz günlerde tüm Türkiye’nin sosyalmedya.co’dan duyduğu Doğan Grubu’nun Limango’yu satın alması haberi ile birlikte Türk e-ticaret pazarından bir yabancı yatırımcı daha eksildi. Avrupa’nın en büyük 2. e-ticaret grubu Otto Group Türkiye pazarından çıkıyor, büyük haber! Limango, Arabulvar, Bonprix ve OGLI hepsi birden. Otto piyasamızdan umudunu kaybetmiş gibi görünüyor (tabi kendi stratejisine uygun davranmaya çalışıyor da olabilir).
Rocket’in çok kısa bir süre piyasada kalması ve nitelikli çalışan dengesini değiştirmesi, Türkiye e-ticaret piyasasını seven ve Emre Kurttepeli ile birlikte birçok e-ticaret yatırımı yapan Tiger’ın dahi uzun süredir niş e-ticaret kanalı yatırımı yapmaması (son 2 senede sadece evidea.com yatırımı), Otto Group’un çıkışı, bir zamanlar 4. büyük sayılan Vipdükkan.com’un kapanması, ilk 6 ayı içinde kapanan onlarca küçük e-ticaret sitesi ve şimdi de Doğan Grubu’nun e-iş alanlarındaki masif yatırımları. Hepsiburada ve Gittigidiyor ile kıyaslandığında Markafoni nispeten küçük bir şirket, global rakiplerine göre ise KOBİ seviyesinde sayılır. Tüm bunlara bakarak Türkiye e-ticaret pazarının 2014’ün gölgesine rağmen ne kadar da primitif olduğunu görebiliriz.
Hepsinin yanında, bugünlerde sektör ezberi haline gelen şekliyle küçük e-ticaret sitelerinin performans ajanslarına ortaklık teklif ederek Google Adwords gibi katma değerli hizmetlerden fayda sağlamaya çalıştığını ve rekabeti de artırdığını rahatlıkla söyleyebiliriz.
Yani Markafoni, Trendyol gibi siteler sadece birbirleri ile değil aynı zamanda birçok cephede küçüklerle de savaşmak durumunda kalıyorlar ve görünen o ki küçükler de nihayet kazanmaya başlıyor.
Konu Limango’nun yeni durumu gibi özel bir örneğe geldiğinde ise, Limango’nun reklamlarının şimdiden Hepsiburada ve Hürriyet’te çıkmaya başladığını hatırlatalım.
Son olarak ise Sina Afra’nın 2012 yılının başında bir PR söylemi olarak şu sözleri söylediğini hatırlıyorum: “Markafoni Türkiye’nin ilk milyar dolar değerlemeli internet şirketi olacak”.
Önümüzdeki günlerde Türkiye e-ticaret piyasası ile ilgili bir rapor daha yayınlıyor olacağız, bizi takip etmeye devam edin.
GÜNCELLEME #1
Markafoni’nin PR ajansı Marjinal Porter Novelli’den gelen tekzip metnini, noktasına virgülüne dokunmadan aşağıda yayınlıyoruz:
Sayın Fatih Güner,
Sosyalmedya.co websitesinde kaleme almış olduğunuz “E-Ticaret Sektöründe Taşlar Yerinden Oynuyor” başlıklı yazınızda müşterimiz Markafoni ve yönetim kurulu başkanı Sayın Sina Afra hakkında yer alan bilgilerin tamamen yanlış, hatalı veya eksik olması nedeni ile ekteki tekzipin websiteniz tarafından ivedilikle yayınlanmasını ve sözkonusu yazının yayından kaldırılmasını, aksi takdirde Vipindirim Elektronik Hizmetler ve Ticaret A.Ş. ve Sayın Sina Afra hakkında yayınlamış olduğunuz bu yanlış ve/veya hatalı bilgiler nedeni ile hem tüzel kişi hem de Sayın Sina Afra nezdinde her türlü kanuni yola başvurulmak zorunda kalınacağını işburada size ihtaren bildiririz.
6 Aralık 2013 tarihinde www.sosyalmedya.co adresinde yayınlanan “Türkiye E-ticaret Sektöründe Taşlar Yerinden Oynuyor” başlıklı yazınızda yer alan hatalı bilgiler konusundaki yanıtlarımız aşağıdadır.
Yazınızın “Ankara’da Markafoni Konuşuluyor” ara başlığının ikinci paragrafında yer alan “Bunun üzerine de normalde göstermesi yasak olan Naspers-Markafoni ortaklık sözleşmesini bana gösterdi” ifadesi kesinlikle gerçeği yansıtmamaktadır. Bu sözleşmenin üçüncü şahıslara gösterilmesi, sözleşmenin ticari sır olmasının yanında sözleşme şartlarına göre de yasak olduğu gibi, Markafoni Yönetim Kurulu Başkanı Sina Afra da söz konusu hissedarlık (Shareholders Agreement) sözleşmesini kesinlikle kimseye göstermemiştir. Ayrıca, hissedarlık sözleşmesi herhangi bir üçüncü kişiye gösterilmediği ve gösterilemeyeceği gibi, içeriğinde yer alan herhangi bir bilgi veya rakam da ne yazılı, ne de sözlü bir şekilde Sina Afra tarafından açıklanmamıştır.
Yine aynı paragrafta geçen “Belgenin hisse kısımlarında yazan bilgilere göre Markafoni’nin gerçek değerlemesi gerçekten de 86 milyon Dolar’dı. Ancak Markafoni inisiyatifi Brands Exclusive’in de dahil olduğu şekilde tüm grup 200 milyon Dolar’a yakındı, doğrudur. Demek ki 200-210 milyon Dolar şeklinde bahsedilen bu rakam havadan uydurulmamış, ancak Türkiye operasyonu 86 milyon Dolar’mış” ifadesi de aynı şekilde gerçeği yansıtmamaktadır. Markafoni söz konusu değerleme rakamını ticari sır niteliğinde olduğu için hiçbir zaman açıklamamıştır ve açıklamayacaktır. Her halükarda, Markafoni’nin değerlemesinin 86 milyon dolar olduğu bilgisi de doğru değildir. Raporda yer alan rakam şirketin değerlemesini değil, şirketin belli bir kısmını almak için yatırımcılara ödenen tutarı ifade etmektedir ve bu rakam 95 milyon dolardır.
(http://financialresults.co.za/2012/naspers_ar2012/downloads/01_the_naspers_group.pdf; 23. Sayfa)
Söz konusu yazının “Tüketici Paradigmasının Değişimi” ara başlığının altında yer alan “Ticaret Sicil Gazetesi’ne baktığımızda ise Nasper’ın raporundan sadece birkaç gün sonra, Naspers’ın global e-ticaret yatırımlarından sorumlu olan CEO’su Bob Van Dijk’ın Markafoni Yönetim Kurulu’na atandığını görüyoruz. Acaba Markafoni çareyi tam-fiyatlı sezon malı satmakta mı arayacak? Bu soru, özel alışveriş sektörünün nereye gittiği konusunda önemli bir soru haline geliyor” ifadesi spekülatif bir söylemdir ve yazının önceki bölümlerinde söz edilen konuyla hiçbir ilgisi bulunmamaktadır. Tarihlerin tamamen tesadüf eseri denk gelmesinden ibaret olan bu durumda, Ağustos 2013’te Naspers’ın eski CEO’su yerine gelen yeni global CEO Bob Van Dijk sadece Markafoni’nin değil, Naspers bünyesinde dünyada yer alan tüm e-ticaret şirketlerinin yönetim kuruluna atanması planlamış ve devam eden bir süreçtir ki bu durum da normal sürecin bir parçasıdır.
Tümüyle yanlış bilgilerden oluşan böyle haksız bir yazının tarafımızdan son derece olumsuz karşılandığını belirtir, söz konusu yazıyla ilgili bu tekzip metninin internet sitenizde yayınlanmasını rica ederiz.
Saygılarımızla,
Markafoni.com Yönetimi
GÜNCELLEME #2
Editörün notu olarak bir ekleme yapmak boynumun borcudur. Markafoni metninde 2. kısımda yer alan ve Bob Van Dijk’ın atanması konulu münferit olayın spekülatif olduğu konusunda hemfikir olabiliriz. Ancak bu atama durumu yine de raporun ertesinde garip görünmüyor değil, ben de buna işaret etmeye çalıştım. Markafoni’nin ilk ithamı olarak konu olan “Shareholders Agreement”ı gözlerimle gördüm ve de bu olay bahsettiğim bağlamda gelişti. Markafoni’nin kurumsal duruş olarak direkt bir şekilde yalanlaması anlaşılabilir, ancak aynı kurum tarafından bir defa daha yalancı olmakla itham edilmek benim tarafımdan kabul edilemez! 450 kişinin görev yaptığı böylesi bu kurumda kriz yaratmak elbette bizim vermek istediğimiz mesaj değildi, bu yüksekten bakma ve küçümsemeye bir dur demek gerekli. sosyalmedya.co’nun tam da bu noktada sektörün faydasını temsil ederken takındığı bu tavır yüzünden Markafoni ve suretinde Sina Afra tarafından ikinci defa yalancılıkla suçlanması düpedüz sektöre ihanettir. Bu da böyle bilinmeli.