9:00-17:00 arasındaki işler gün geçtikçe popülerliğini yitiriyor. Yetenek havuzlarında ise nerede ve ne zaman kendilerine ihtiyaç duyulursa orada çalışmaya hazır yükselen yeni bir nesil var.
Bu tarz bir çalışma anlayışının yükselmesinin ardında iki sebep yatıyor. Birincisi teknoloji, bu tarz sanal ilişkilerin gelişmesini mümkün kıldı. İkincisi ise şirketler ve girişimle bu tarz bir sözleşmenin geleneksel bir çalışandan daha fazla faydası olduğunu anlamaya başladı. Artık yeni çalışma düzenini anlatmak için “gig ekonomi,” “mobil ekonomi” ve “freelance ekonomisi” gibi terimler havada uçuşmaya başladı.
Freelancerlar neden yükselişte?
Gün geçtikçe daha fazla şirket, içerik, grafik tasarım, programlama ve daha fazla alan için freelancerlar ile çalışmak istedikçe, çalışanlar bu büyümekte olan fırsatı değerlendirmeye başladı. Bundan önce insanların freelancer olmasının önündeki en büyük engel, iş sürekliliğinin olmaması endişesiydi. Oysa artık bir çok girişim ve daha büyük şirketler Freelancer, Guru ve Upwork üzerinden iş teklifleri yapıyor, eskisinden daha meşgul olmak işten bile değil. Hatta bir çok freelancer hali hazırda düzenli bir işleri varken daha fazla para kazanmak için ek iş alıyor.
Gözlerimizi ABD’ye çevirdiğimizde yükselen taleple birlikte 54 milyonluk bir freelancer ordusunun yavaş yavaş büyümeye devam ettiğini görüyoruz. 2015 yılında ABD’de çalışanların neredeyse üçte biri bir takım freelance ya da geçici projelerde rol oynadı. 2020 itibari ile tahmini olarak tüm ABD iş gücünün neredeyse yarısı bir çeşit freelance pozisyonda olabilir ya da freelance tanımına uyan ek işlerde yer alabilir.
ABD yer alan hali hazırdaki freelance iş gücünün yüzde 33’ü y kuşağından oluşuyor, geri kalan kesimi ise freelance çalışmanın faydaları keşfetmiş olan orta yaşlı çalışanlar oluşturuyor.
Türkiye’ye baktığımızda ise Bionluk girişiminin çoktan freelance ekosisteminin ciddi bir parçası haline geldiğini görüyoruz.
Freelancerlar iş akışı ve sürecini nasıl değiştiriyor?
Hangisinin birbirini tetiklediğini söylemek zor. Girişimciler mi? Yoksa freelancerlar mı? Hangisi olursa olsun bu ikili belirgin bir değişimin başladığı noktaya ulaştılar. Girişimciler kademeli olarak haftada 40 saat çalışmayı bıraktı ve onun yerine işletmelerinin ilerlemesi için kaç saat gerekiyorsa o kadar çalışmaya kara verdiler. Bunun karşılığında benzer bir programla çalışmaya istekli olan aynı kafada bireyler aramaya başladılar.
Buradaki tek sorun girişimcinin, yan hak masrafları (sigorta, yol, yemek) ve potansiyel ofis maliyetleri nedeniyle bu insanı düzenli çalışan olarak işe alamayacak olabilmesi.
İşte tamda bu noktada “freelancer çağı” bir kazan – kazan senaryosuna dönüşüyor. Hem freelancer hem de şirket faydalarını arttırabiliyor. Freelancer, bir ofiste birilerine hesap veröel istemiyor ve dünyanın her yerinden şirketlerle çalışma özgürlüğüne sahip oluyor. Üstelik tek bir işveren sahip olmaktansa geniş bir müşteri kitlesiyle çalışma fırsatına erişiyor.
Freelancerlar ayrıca iş teslim süresine yetiştiği sürece potansiyel olarak kendi saatlerini belirleyebiliyor. Ayrıca yan haklardan yararlanmamak onlar için bir sorun değil, çünkü eş durumundan ya da bir başka iş üzerinden bu konuyu çözebiliyorlar. Kısacası kendi kişisel hayatlarının etrafına kurdukları bir iş programını, yan haklar ile takas edilmeye değer buluyorlar.
Karşılığında girişimci bu işi yapabilecek en iyi adaylarla uygun bütçeyle ve talep üzerine çalışıyor. Bu adaylar oryantasyona yada eğitilmeye ihtiyaç duymuyor çünkü genelde ne yaptıklarını biliyorlar. Yazar, tasarımcı veya programcı olarak yıllarca çalışmış oluyorlar.
Bu işin bir başka avantajı ise freelance aday, eğer işetmede bir potensiyel görüyor ve oradan sürekli iş geleceğini düşünüyorsa genellikle işletmeyle çalışmaya devam ediyor. Bazı girişimciler ise özellikle bir iş kurmanın ne demek olduğunu bilen kişilerle çalışabiliyor.
Bu yararları işletmede muhafaza edebilmek
Girişimcilerin onlara hizmet veren freelancerları elde tutmak için bir strateji geliştirmesi gerekiyor. Tıpkı düzenli çalışanlara uygulanması gerektiği gibi. Freelancerlar henüz Türkiye’de bir sendikalaşma sürecine gitmemiş olsa da eğer onları kötü şartlarla karşı karşıya bırakırsanız (mesela yapılmayan ödemeler) kendinizi bir kara listede ya da bir sosyal medya lincinin ortasında bulabilirsiniz.
Eğer bir freelancer ile prensipler konusunda anlaşamıyorsanız, ya da size göre ters giden bir şeyler yoksa ama freelance olarak sizinle çalışanlar sürekli sizi bırakıp gidiyorsa, işletmenize ve kendinize bir kez daha bakmak isteyebilirsiniz. Belki bir yerlerde bir yanlış yapıyor olabilirsiniz. Aciliyeti olmayan ancak yine de acil olduğu söylenen işlerin sıklıkla gelmesi, adam saat hesabı yapılmaksızın gelen revizeler ve en önemlisi karşınızdaki kişiyi bir iş ortağı olarak görmediğinizi ortaya koyan saygısız davranışlar genelde tüm çalışanları rahatsız eder. Freelancerlar ise çalışmak istemediği kişiye tahammül etmeme konusunda daha özgür davranır.
Bu kazan – kazan ilişkisini kurmak freelancerların elinde olduğu kadar şirketlerin de elinde!