Sosyal Medya

Internet Yasakları İçin Beddua ve Politikal Yolsuzluk

Bu yazıyı yaklaşık 1 sene önce Meşgul Sinyali’nde yazmıştım. Ancak durum onu gösteriyor ki, bu yazıya şu an daha fazla ihtiyacımız var. O yüzden sizlere bir kere daha hatırlatmak istedim bu yazıyı.

Ey İnternet Tanrısı…

Bugün gerçekten sert yazacağım, son günlerde yaşanan birçok olay (ve politik açıdan ilgilendiklerim de dahil) itiyor beni bu sertliğe. Üstelik sadece iktidara değil, bu yazıyı okuyan her birinize de kızgınım.

Dua/Beddua’mı neye göre yazdığımı anlatmadan “ayinsel” kısma geçmek istemiyorum. Zaten artık okuyucularım olarak tarzımı da az çok anladınız.

Canetti: “Bu dünyada hala iktidarla hiçbir ilişkisi olmayan birkaç kişinin var olduğunu bilebilsem umudumu yitirmeyeceğim”.

Yolsuzluk asla bir yanlışlık sonucu (kaza eseri) olamaz. Çünkü yolsuzluk iktidarın ayrılmaz bir parçasıdır, dolayısıyla da bir kötülük yapma biçimidir. Hangi çevreden gelirlerse gelsinler yönetimin başına geçenler dünyanın her yerinde ve hemen her zaman bir yolsuzluk tezgâhından geçerek değişime uğrarlar, dolayısıyla gerçek anlamda birer suç ortağıdırlar.

Türk Internet’ine getirilen bu yasak, ülkemizdeki en büyük yolsuzluk örneklerinden biridir.

Yolsuzluk kolektif bir psikodramadır. Ve işlerin yolunda gitmesi için günahın egemenliği şarttır (Mandeville). Yolsuzluk, aynı zamanda her türlü ahlak anlayışının ötesine geçmiş temel bir simgesel kuralın yansımasıdır, işin içine kamu ahlakı da girer (yani siz ve ben).

Tanrı onları korusun ve kollasın ki, hepimiz, hep birlikte Devletin hesabına egemenlik payı geçirdik ve bunun adına da “Toplumsal Sözleşme” dedik. Çünkü o kötü/kötücül politikacıların her biri bizim sahip olmak istemediğimiz bütün sorumlulukları yüklenmiş figüranlardır.

Üstelik biz de en az onlar kadar fazla kötülük yaptık ki; tüm karşılıklı etkileşim, katılım ve yetki devrine rağmen iktidar bir türlü değiş-tokuş edilemiyor. Çünkü yönetilenler kendi paylarına düşeni yapmaya yanaşmıyorlar ve iktidarın gölgesinde yaşamayı tercih ediyorlar.

Üstelik tüm modern/post-modern metinlere göre politikanın varlığı için en büyük tehlike, insanların iktidarı istemiyor oluşlarıdır (düşünülenin aksine iktidara sahip olabilmek için hasımlaşmaları değil).

Politikanın gizli kusuru neyi Kötülük olarak adlandırabileceğini bilemeyecek bir hale gelmiş olmasıdır.

Politika kötülüğün yaşama geçirildiği yer olup; gerek bireysel, gerekse ayrıcalık, ahlaksızlık, yolsuzluk gibi kolektif kötülük biçimlerinin yönetimini üstlenmiş bir alandır.

Zaten bu yüzden politikacılar “yeni bir şeyler yapmaktansa” her zaman yaptıkları yanlışları düzeltmeye çalışırlar.

Ben de naçiz bir internet kullanıcısı olarak, oturup bir Dua/Beddua yazdım. Bugün yazdığım metinlerimde bana yardım eden Jean Baudrillard’ı da “Internet Tanrısı” korusun ve kutsasın!

Ey Internet Tanrısı!

Yolsuzluğun, bu oyunun tek gerçek kuralı olmasını artık kaldıramayız. Türk internet kullanıcıları olarak sana sığınırız Tanrı’m.

Biz de kurbanlara özgü bir ayrıcalık olan evrensel merhamet duygusundan yararlanma hakkı istiyoruz.

İktidarın bizi de bu sürecin içine çekip bilinçli kölelik düzeni oluşturmasını istemiyoruz. Sana sığınırız!

Politikacıların iktidara gelir gelmez otomatik kurnazlık yöntemlerine başvurmasını ve bizlere sırtını dönmesini kınıyoruz, lanetliyoruz!

Her şeye rağmen tüm bu yolsuz politikacıların, kamuoyunun oluşturduğu ahlaki yargılama sürecinden geçmelerini ve yaptıkları bu en büyük yolsuzluklardan birini itiraf etmelerini istiyoruz. Çünkü yönetilenler her zaman iktidardakilerden daha kurnazlardır. Bize verdiğin bu kurnazlık için sana teşekkür ederiz ey Internet Tanrısı!

Politikacıların işlediği bu modern zaman günahının, göz yanılsamasını andıran bir komediye dönüşmesine izin vermek istemiyoruz. Gerçek bir ceza istiyoruz!

Simgesel düzende bir bedel ödetmek istiyoruz! Karşılık vermek istiyoruz! Onlar bizim internetimize kilit vurdularsa, biz de intikamını istiyoruz. Dişe diş, kana kan!

Bizden merhamet etmemizi isteme, çünkü yararsız ve ahlaksızca olacaktır. Kurban olan bizleri daha da küçük düşürecektir. Oysa biz haklıyız!

İktidar tövbe de etse, sen affetme! Onların hepsi açıkgözdür, bizim elimizden sahip olduğumuz tek politik katılım olanağını da almak isterler: “politikacıların maskesini düşürme ve onları ifşa etme”.

Ey Internet Tanrısı!

Sen bu toplumu bir “gösteri toplumu” olmaya mahkûm etme! Tüm dünya bize gülüyor, onların bize acımasına izin verme! Senelerdir yaşadığımız bu politik duyarsızlık, bizi hep politik gösteriden aldığımız haz ile dengeledi. İşte bu düşünce de bizi en sonunda intikama getirdi.

Sen bizim intikamımızı al!

Amin.

Yazının orijinali burada.