Girişimci olmak hiç ama hiç kolay bir iş değil. harika bir fikriniz de olsa, doğru stratejiyi uygulayamamak, korkular, düşünceler, insanların yorumlar vb. birçok şey önünüzde engel gibi durur. Peki nasıl oluyor da, herkes aynı kaygılarla başlarken bazıları bu durumun içinden sıyrılıyor ve zirveye ulaşıyor?
Patrick Bet-David, Entrepreneur Network’ün ortaklarından biri ve başarı için iki seçeneğiniz olduğu söylüyor: Ya korkularınızla yüzleşirsiniz ve hayallerinizi yaşarsınız ya da arkanıza yaslanır ve teslim olursunuz. Seçim sizin!
Gün boyunca kafamızın içinde bir sürü ses dönüyor. İşin ilginç tarafı bu seslerin tamamının bize ait olması. Onlar bizi başarıdan alıkoyan korkularımız ve hayallerimize ulaştıran motivasyon cümlelerimiz. Yani her sabah ve hatta her gün, gün boyunca kafamızın içinde bizi kovalayıp duruyorlar. Başarıya ulaşma noktası ise hangisini dinlediğinizle alakalı.
Günümüzde pek yaygın olan ve şahsen çok eleştirdiğim bir noktadır, negatif öngörüleri gerçeklik gibi algılamak. Nedense, hayallerimizin gerçek olacağına inanmak, boş bir hayalperestlikten ibarettir. Olumsuz sonuçlar ise en olasıdır ve gerçek hayat budur. Aslında bunu yapmamızın sebebi, olası hayal kırıklıklarına karşı kendimizi korumak istememiz, ancak bu da aynı zamanda olumsuz bir zihniyete sahip olmamıza sebep oluyor ve tüm gün boyunca bizi peşinden sürüklüyor. Yani olumsuza inandıkça, olumsuzluklar olmaya devam ediyor ve biz buna hayat diyoruz. Oysa olumluya inansak, olumlu şeyler olacak ve hayat bu olacak. Neden o çok başarılı şirketin sahibi, sıfırdan zirveye çıkmış? Onu özel kılan, sizi sıradan yapan şey nedir? Neden “o” kişi siz olmayasınız?
Olumlu kafa yapısı, bir girişimcinin geleceğini belirler, başarısını garantiler. Güne bir amaçla başlamak ve en doğrusunu yapacağınıza inanmak; hatta hata yapsanız bile bunu düzeltebileceğinizi bilmek; sizi adım adım zirveye taşıyacaktır. Yeter ki, doğru iç sesinize kulak verin.