Dünya genelinde 150 milyon kullanıcısı olan LinkedIn, Türkiye’de de 1 milyonun üzerinde üyeye sahip. Profesyonel iş ağı olan LinkedIn yurtdışında aktif olarak iş bulma amaçlı kullanılıyor. Şirketler oluşturdukları profiller ile hem etkili bir biçimde takipçileriyle iletişim kuruyor, hem de şirket içindeki açık pozisyonları sosyal ağ üzerinden yayınlıyorlar. Her ne kadar bu durum iş bulmak için büyük bir fırsat yaratsa da kuşkusuz büyük bir rekabeti de beraberinde getiriyor. Peki LinkedIn’de iş ararken fark edilmenin yolu nedir?
Benzer davranışlar gösteren işverenlerin sizi fark etmesi için izlemeniz gereken birkaç yol var.
Profil başlıklarınız net olmasına özen gösterin. Profil başlıklarınız arama sonucunda isminizin altında görünen yazıdır. Bu kısmı yazarken dikkat etmeniz gereken en önemli nokta sıkça kullanılan klişe kelimelerden uzak durmak. Bu kısımda çalıştığınız pozisyonu yazmanız sizi rakiplerinizden bir adım daha öne çıkaracaktır. Şu anki pozisyonunuzun başvuracağınız işe neler katabileceğiniz hakkında fikir verdiğini unutmayın.
Profilinizde yer alan iş tecrübeleriniz kısmını kısa ve özlü tutun. İşverenlerin LinkedIn’de yüzlerce kişinin başvurusunu okumak zorunda kaldığını unutmayın. Dolayısıyla bu bölümde yapmanız gereken çalıştığınız işlerde hangi görevleri üstlendiğinizi belirtmek, karşılaştığınız sorunlardan ve bu sorunlara nasıl çözüm ürettiğinizden örnekler verin.
Profil özetinizin hemen altında yer alan bölümü “Arama Motoru Optimizasyonu” için doldurun. Böylelikle Google botları yazdığınız kelimeleri algılar ve arama sonuçlarında profilinizin yer almasını sağlar. Bu bölümde öne çıkan dört ya da beş özelliğinizi belirtmeniz size avantaj sağlayacaktır.
Çalıştığınız yerlerin tam isimlerini yazın. İnsan kaynakları yöneticileri açık pozisyonlara başvuran kişiler arasından en uygun adayı seçebilmek adına profillerinde terim araması yaparlar. Genellikle bu arama sektörel terimler kullanılarak yapılır. Böylece iletişim kuracakları kişilerin daha önce aynı sektörde tecrübesi olup olmadığını belirlemiş olurlar. İşte bu durumda çalıştığınız şirketlerin tam isimlerini yazmanız, arama sonuçlarında yer almanızı sağlayacaktır.
LinkedIn ağı üzerinden istediğiniz tavsiye yazılarının abartılı bir şekilde yazılmamış ve doğru kişilerce yazılmış olmasına dikkat edin. Tavsiye mektupları LinkedIn’i profesyonel bir iş ağı yapan en önemli özelliklerin başında yer alır. Bir kişinin daha önceki iş ya da okul arkadaşlarından aldığı öneri yazıları işe alım sürecinde kilit rol oynar. Bu yazıların sizi her sorunu çözen ve eksiksiz bir kişi gibi göstermemesine, kısacası sadece iyi bir tavsiye yazmak için gerçek dışı bir yazı olmamasına dikkat edin. Ayrıca tavsiyeler doğru kişilerce yazıldığında gerçek amacına ulaşır. LinkedIn’in profesyonel bir iş ağı olduğu gerçeğini hatırlayın ve tavsiye yazılarınızın iş arkadaşlarınızca ya da kısa süreli de olsa bir projede beraber görev aldığınız bir okul arkadaşınızca yazılmış olması size olan bakış açısını olumlu yönde değiştirir.
Çalıştığınız sektörle ya da ilgi alanlarınızla örtüşen gruplara katılın ve paylaşımda bulunun. Aslında çoğu şirket oluşturduğu gruplarda, açtığı tartışmalar altında başka profesyonellerden görüş alma niyetindedir. Bilgili olduğunuz tartışma konularında sessiz kalmak yerine, verilen durumlara uygun yorumlar yapmak profilinizi LinkedIn’de görünür kılar. Yaptığınız yorumlarla daha fazla kişiye ulaşır ve dikkat çekersiniz.
2010 yılında Kuzey Amerika’da şirketlerin %6’sı sosyal medyayı kullanırken, günümüzde bu oran %90’a ulaştı. LinkedIn ise bu sektörde, şirketlerin %80′i tarafından kullanılarak iş arayan adaylara ulaşabiliyor. Görüldüğü üzere sosyal ağlar kişilerin sosyalleşmesine imkan sağladığı gibi, işe alım sürecinde de kilit görev üstlenmekte.