Sosyal Medya

Patronunuzla iyi geçinmenin yolları

Patronunuzla iyi geçinmenin yolları

İşinizi seviyor musunuz? Cevabınız “Evet” ise, işinizde kalıcı olabilmek ve mümkünse uzun yıllar aynı kurumda çalışabilmek için gerekli olan şartlardan biri de patronunuzla iyi geçinmek. Bu yalnızca çok sevilen bir çalışan olma isteğiniz nedeniyle değil, işinizde daha mutlu olabilmeniz için de gerekli.

Ancak patronunuza karşı, içten içe olumsuz duygular besliyorsanız, öncelikle biraz sakin olarak, bu durumu değiştirmek için yapabileceklerinizi gözden geçirmeye başlayabilirsiniz. Bazı işverenler kontrolü elde tutmak adına çalışanlara sert davranmak gerektiğini düşünebiliyorlar. Ancak, bu durum ilk kez sizin başınıza gelmiyor. Dolayısıyla çözümleri de var.

Öncelikle “patronları” çalışanlarına karşı davranış şekillerini göz önüne alarak sınıflandırabiliriz. İşte patronlar ve onlarla başa çıkma yolları…

Fazla “işveren”

“Patron” kelimesinin daha kibar ve iş dünyasına uygun tabiri, herkesin bildiği gibi “işveren” Ancak, o “işveren” kısmını yanlış anlamış olacak ki başınıza iş yığmakla meşgul. Sürekli son dakikalarda çıkan yeni işler, fikirleri sürekli değiştiği ve projelerde yenilikler istediği için bitmeyen çalışmalar… Tabii bu durum sizi mutsuz ediyor.

Bu noktada, değişiklikleri siz talep etmeye başlarsanız projelerde rahat eder, sürekli onun değişiklik istemesine engel olabilirsiniz. Böylece değişiklik talep etme görevini tekelinize almış olursunuz.

Ses var görüntü yok

Genelde “görüntü var, ses yok” olarak bildiğimiz bu kalıbı tarihe gömen bir patrona sahipseniz işinizi biraz zor olabilir. Sürekli yeni fikirler, çılgın projeler, henüz teknolojisi gelişmekte olan, dünyamızda var olmayan özellikte çalışmalar… Patronda yok yok. Ama tabii anlattıklarını gerçekleştirmek üzere bir adım da yok. Büyük ihtimalle olmaz da zaten.

Bu noktada, olmayacak işler bile olsa, siz o işlerin müdürü olun. “Patron yine başka dünyalara daldı en iyisi hiç dinlememek” demeyin. Anlattıklarıyla ilgili adımlar atmaya, fikirleriyle ilgili görüşmeler yapmaya başlayın. İş ciddiye binince bakalım ne yapacak. Hem onu ciddiye aldığınızı düşününce size olan bakışı da değişebilir. Hem de belli mi olur, hayal dediğiniz işler  gerçekleşir.

Buz dağının görünen kısmı

O içeri girdiği andan itibaren bir soğuk hava dalgası da peşinden geliyor. Buz dağının görünen kısmıyla karşı karşıyasınız; üşüyorsunuz. Ne hissettiğini anlamak mümkün değil. Sürekli, yüzünde nötr bir ifadeyle dolaşan bu kişi, haliyle sizi tereddüte düşürüyor. Hata yapıp yapmadığınızı bile anlayamıyorsunuz.

Bu noktada, okul zamanlarında sınıfınızdaki hiç konuşmayan, içine kapanık tuhaf tip var ya, onunla iletişim kurmaya çalıştığınızı düşünerek adım atın. Daha önce nerede eğitim aldığını, nereli olduğunu, yeni projelerinizle ilgili fikirlerini sorun. Böylece, o da yavaş yavaş açılabilir, en azından duygularına dair size ipucu verebilir.

Aşırı ayrıntıcı

Projelerinizi keyifle hazırlıyorsunuz. Güzel güzel dosyalıyorsunuz. Tam bütün şevkinizle işinizi bitirdiğinizi ve teslim ettiğinizi düşündüğünüz sırada, e-posta hesabınızda yüzlerce düzeltme, ekleme, çıkarma, çarpma ve bölmeyle karşılaşıyorsunuz. Projeniz didik didik edilmiş, hücrelerine ayrılmış. İçinden bazı proton ve elektronların yerlerinin değiştirilmesi, bazılarının komple yeryüzünden silinmesi isteniyor ve elbette bütün bunları tekrar bir araya getirmeniz ve projelendirmeniz.

Bu noktada yapabileceğiniz en iyi çözüm, patronunuzla mesai saatleri içerisinde sürekli iletişim kurmak. Size bir şeyler anlatmak ve sorularınızı yanıtlamak için heveslenen patronunuza istediğini verin, huzur bulun. Gidip yanına sorular sorun, cevaplarını ilgiyle dinleyin, öğrenmek aşkıyla yanıp tutuşuyormuşçasına yeni sorularla yanına koşun. Farkı göreceksiniz.