YouTube’un bu hafta Türkçe yayına başlaması, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım’ın hoşuna gitti. Yıldırım, yıllardır Google’ın Türk hükümetini muhatap almamasından çok şikayetçi idi. İki sene önceki “bu ülkeyi Google mı yönetecek?” çıkışı hala kulaklarımızda yankılanan Bakan, Piri Reis Haritası’nın 500. yıldönümü kutlamaları eylem basın planı toplantısında Google hakkında konuştu.
Hiç kimsenin Türkiye’den büyük olmadığını söyleyen Yıldırım, “bazı kuruluşlar, ‘küresel kuruluşuz, biz büyük firmayız, ciromuz çok fazla’ diyerek bizim söylediklerimizi duymazdan geliyor, oralı olmuyorlardı” diye zorlu günleri yad etti. “Mücadele uzun süredir devam ediyordu. Nihayet bu paylaşım sitesi Türkiye’de yerleşik olmaya karar verdi,” diyen bakan, bu hareketin herkes için doğru bir seçim olduğunu söyledi.
Vergi ve sansürün garip evliliği olarak nitelendirilebilecek bir hükümetin elçisi olarak, Yıldırım’ın her iki konuda söyleyecekleri vardı. Öncelikle “Türkiye’deki faaliyetlerinden dolayı da Youtube vergisini verecek, parasını da kazanacak” diyerek müthiş karmaşık bir ekonomik model sunan Yıldırım, diğer şirketlere de çağrı yaptı. “Bu şirketlere biz diyoruz ki Türkiye’de faaliyet yapıyorsanız bu ülkede yerleşik olmanız lazım. Burada Türk mevzuatlarına ve makamlarına karşı ihtiyaç halinde muhataplarınız olmalı. Dolayısıyla herhangi bir sorun çıktığında bizim sizi arayıp bulma gibi bir külfete katlanmamız gerekiyor” diyen bakan, vergi dışındaki ağzındaki diğer baklayı çıkardı.
Eskiden YouTube’u sansürlemeye çalıştıklarında çok zorlandıklarını belirten Yıldırım, artık çok daha büyük bir hızla neyin izlenemez olduğuna bizim adımıza karar verip yayını kapatabileceklerini “Türkiye’de herhangi bir sakıncalı yayın varsa, bunların kaldırılması, mahkeme kararlarının uygulanması konusunda çok daha titiz ve bağlayıcı bir durumda olacak” sözleriyle müjdeledi. Dini hassasiyetimizi de okşayan bakan, “örneğin son zamanlarda Peygamber Efendimiz’e yönelik bir videonun yayından kaldırılması için aldığımız mahkeme kararlarını uygulatmak için Türkiye dışındaki merkezlerine temasa geçip, onlarla bu işi yapmaya çalışıyorduk. Bu da zaman kaybına neden oluyordu. Artık buna ihtiyaç yok. Mahkeme kararını alır almaz bütün istekler anında yerine getirilecek” dedi.
Konuştukça heyecanlanan Bakan Yıldırım, para, sansür ve din konularından sonra, popülist milliyetçilik kapısını çalmadan edemedi. Yıllardır sürdürülen taciz politikasının sonuç vermesini, çocuksu bir mutlulukla kutlayan bakan, “ama sıkıyı görünce tabiri caizse; bu ülkede çalışıyorsan, ne olursan ol, dünyanın en büyüğü ol; bu ülkenin kanunlarına, hukukuna uyacaksın. Başka çaresi yok. Türkiye Cumhuriyeti’nden büyük ülke yok,” diyerek duygularımıza tercüman oldu.