Böyle dönemlerde çalışmak ve günlük hayatlarımıza devam etmek her ne kadar zor olsa da, bir şekilde müşterilerimizi durum hakkında bilgilendirmek ve sosyal medyada belirli bir strateji izlemek durumundayız.
Bu yazımda felaket zamanlarında sosyal medya yönetimine ve dünyada çapında bu yönetimi nasıl yaptıklarına değinmek istiyorum. Bu gibi dönemlerde sosyal medya yönetimini belirlerken topluluk yöneticilerinin özellikle dikkat etmesi gereken belirli başlıklar var.
İleri tarihe ayarladığınız içeriklerinizi iptal edin.
Tüm ülkeyi ilgilendiren üzücü bir olay ile ne zaman karşı karşıya kalacağımız belli olmuyor. Özellikle yaklaşık son 1 yılda Türkiye gündemine baktığımızda markaların neredeyse her ay birkaç günlüğüne de olsa iletişimi durdurduğunu görüyoruz. Durum böyleyken kıvılcımın yangına dönüşmesini beklemeden marka ile iletişime geçip, gündemi sıkı şekilde takip etmemiz; ileri tarihe ayarladığımız içerikleri ise kaldırmamız gerekiyor. Birçok markayı aynı anda yönettiğimiz için tüm ileri tarihli içerikleri iptal etmek, izleyebileceğimiz en güvenli yol.
Sosyal medya reklamlarınızı durdurun.
İçerik girişini bırakmamız, iletişimi tamamen durdurduğumuz anlamına gelmiyor. Sosyal mecralarda devam eden reklamlarımız, takipçilerimizin önüne çıkmaya ve haber akışında gündem dışında kalmaya devam edecektir. Özellikle bu dönemlerde çoğu marka reklamları durduracağı için, aktif olan reklamlarınızın gösterimi artacak; bu da satış ve promosyon mesajı içeren reklamlarınızın daha göz önünde olmasına sebep olacaktır.
“Diğer markalar ne yapıyor?” diye sormayın, önce davranın.
Markalar siyasi ve politik temelli olaylarda tamamen sessiz kalmayı tercih edebiliyor ancak birçok kişinin hayatını kaybettiği felaket durumlarında üzgün olduğunuzu belirtmek için diğer markaların önce davranmasını beklemeyin, proaktif davranın. Çok geç kalınmış bir aksiyon planının marka imajını zedeleyeceğini, “ayıp olmasın diye yaptılar” algısı yaratacağını unutmayın.
Söyleyecek daha iyi bir şeyiniz yoksa sessiz kalın.
Taziye mesajınızı ve üzgün olduğunuzu belirttiğiniz içeriğinizi yayınladıktan sonra söyleyecek daha iyi bir şeyiniz yoksa sessiz kalın. Felaketi, PR ya da satış malzemesi haline getirmeyin. Bu gibi durumlardan yarar sağlamaya çalışmış birçok ünlü marka var. Sandy Kasırgası’nı bir satış malzemesi haline getiren American Apparel ve 11 Eylül saldırısından fayda sağlamaya çalışan Mini Cooper bunlardan sadece 2 tanesi:
Tweet atarken 2 kez kontrol edin.
Felaket dönemlerinde Twitter’ın çok daha yoğun kullanıldığı rakamlarla kanıtlanmış bir gerçek. Artık çoğu ajans Hootsuite gibi bir program yardımı ile içerik girişlerini yapsa da, bazen Twitter hesaplarına tarayıcıdan da giriş yapmamız gerekiyor. Kişisel tepkimizi Twitter’dan gösterdiğimiz bu dönemde Tweet’leri atmadan önce kendi hesabınızdan attığınıza 2 kez emin olun. Soma felaketi döneminde örneğini bizzat gördüğüm bu durum, hem topluluk yöneticisi hem ajans hem de marka için büyük bir sorun olabilir.
Yeni içerik girişine temkinli başlayın.
Gündemi uzun süre yoğun tutan bu gibi olaylar sonrasında, marka ile sürekli iletişim halinde olarak iletişimin ne zaman başlanması gerektiği konusunda ortak bir karar varmak gerekiyor. Bu adımda yine en çok sorulan sorulardan biri “Diğer markalar ne yapıyor?” olsa da, gündem durulmaya başlandığında reklamları yeniden aktifleştirerek iletişime başlamak, izlenebilecek en güvenli yol. Alınan tepkilere göre içerik girişlerine başlayabilir, “çiçekli böcekli” bir dil kullanmak yerine, daha nötr ve sade mesajlar içeren postlar girebiliriz.