Kapalı kapılar ardında gerçekleşen ve internet özgürlüğünü kısıtlayıcı yeni kararların alınacağı endişesiyle bir süredir tepkilerin odağına yerleşen Uluslararası Telekomünikasyon Birliği (ITU)’nin WCIT toplantısında, görüşmeler 3 Aralık’ta start aldı. Dubai’de gerçekleştirilen ve 14 Aralık’ta kadar devam edecek toplantıya 193 ülke katılırken, ITU’nun tartışmaya sunacağı belirtilen yeni taslağın görüşülmesine başlandı.
Toplantı öncesi sızan söz konusu taslakta kişisel veri sahipliğinden ağ güvenliğine, hatta devletlerin gerekli hallerde internet iletişimini kesebilmesini öngören birçok konu bulunuyor. Taslağı genel hatlarıyla özetlemek gerekirse ortada veri güvenliği, küresel web trafiğinin yönlendirilmesi ve alan adlarının yönetimi gibi internet kullanıcılarını direkt olarak etkileyecek birçok hususun Birleşmiş Milletler tarafından yönetilmesi gibi bir talep var.
ICANN adlı bağımsız kuruluşuyla internetin kontrolünü bir anlamda elinde tutan ABD, toplantı öncesinden bu yana bu duruma karşı çıktığını açıkça belli etmişti. Hatta bu kapsamda Google da bir kampanya başlatarak kullanıcıları internet özgürlüğü için harekete geçme çağrısında bulunmuştu. Diğer tarafta Avrupa Birliği ise internetin mevcut durumunun korunması gerektiği fikrinde.
Konu dışarıdan oldukça karmaşık görünse de işin özü ABD ve BM’nin internetin musluğunun başında kim olacak kavgasından öteye gidemiyor. Ancak bu kavga 3 milyardan fazla kişinin internetteki geleceğini ilgilendiren sonuçlar doğuracak olması bakımından bir hayli önemli. Zira ITU’nun sözde tartışma maddelerinin bulunduğu taslağa ek olarak başka belgeler de gün yüzüne çıktı. Boingboing sitesinde yayınlanan ve ITU üst düzey iletişim subayı Toby Johnson tarafından onaylanan son taslakta ise kurulun sunacağı internet özgürlüğünü kısıtlayıcı öneriler oldukça net.
Kitle internet gözetimi için kullanılması planlanan bir teknoloji olan DPI (deep packet inspection)’ın yer aldığı taslakta, öne sürülen kullanım önerileri ise durumun ciddiyetini anlatmaya yetiyor. Nitekim taslakta kullanıcıların internette gözetlenebilmesinin önünü açan DPI teknolojisinin, telif haklarıyla korunan ses dosyalarının kopyalanmasının önüne geçme, kullanıcılar arası dosya transferi tespiti, belirli içerik türlerinin ve SIP mesajlarının engellenmesi, bazı oyunların engellenmesi, BitTorrent’e dosya yükleyen kullanıcıların tanımlanması, P2P VoIP telefon görüşmelerini engelleme gibi durumlarda kullanılabileceği belirtiliyor.
Bu örnekler ışığında bugüne kadar ortaya çıkan endişelerin ve uyarıların haklı olduğunu söyleyebiliriz. Aradan geçen 24 yılın ardından düzenlenen toplantıda, internete eşit erişim hakkı gibi konular yerine özgürlüğün geleceğini tehlikeye atan yöntemlerin konuşuluyor olması gerçekten düşündürücü. Mevcut statüye göre taslağın yürürlüğe konabilmesi için toplantıya katılan bütün ülkelerin onayı gerekiyor. Makul koşullar göz önüne alındığında 193 ülkenin aynı fikri savunacağı bir zemin olmadığı da ortada. Ancak ITU ve destekçisi ülkelerin tüm dünyayı ilgilendiren bu konunun peşini bırakacağını düşünmek de fazlasıyla iyimser yaklaşım olur.