Bizler bugün 2 milyar insanın internet kullandığı bir dünyada yaşıyoruz. Kısa bir süredir hayatımızda olmasına rağmen internette nereye bakarsanız orada yeni bir sosyal paylaşım sitesiyle karşılaşıyorsunuz. İnsanlar bir zamanın mahrem olarak kabul edilenleri şimdi eşiyle dostuyla veya tanımadığı milyonlarca insanla rahatlıkla paylaşabiliyor. Araştırmalar insanların gün geçtikçe internette daha çok zaman geçirdiklerini ortaya çıkarıyor.
Zira insanlar iş bulmak, yeni arkadaşlar edinmek, iletişim kurmak, alışveriş yapmak, bilgi edinmek ve kendini geliştirmek gibi temel birçok ihtiyacını karşılamak için sosyal ağları kullanıyor. Sosyal ağlar gerçekten temel bir ihtiyaç mıdır?
ABD’li psikolog Abraham Maslow’un 1943 yılında yayınladığı “İhtiyaçlar Hiyerarşisi Teorisi” bu konuya ışık tutabilir. Maslov’un teorisine göre nefes, besin, su, cinsellik, uyku temel insan ihtiyaçları piramidin en alt basamağında yer alır. Bunu en üst basamağa doğru güvenlik, ait olma ve sevgi, saygınlık ve kendini gerçekleştirme gereksinimleri izler. Maslov’a göre belirli bir kategorideki gereksinimler tam olarak karşılanmadan kişi bir üst düzeydeki kategorinin gereksinimlerini algılamaz. Örnek olarak günlük olarak karnını doyurabilen fakat güvenlik içinde bulunmayan, kendini sürekli olarak olası bir tehdit altında algılayan bir insanın, dünya görüşünü geliştirmek için kitap okumak gibi bir gereksinimi yoktur.
SMTT bu teoriyi sosyal medya araçları üzerinden ele alan bir infografik yayınladı. İnfografiğe göre henüz piramidin birinci basamağında bulunan fiziksel gereksinimleri karşılayabilen bir sosyal ağ bulunmuyor. Ancak ikinci ana gereksinim olan ‘kendini güvende hissetme’ ihtiyacını LinkedIn’in sağladığını görebiliyoruz. İnfografikte her ne kadar tartışmaya açık da olsa da Facebook ve Google+’ın aile ve arkadaşlara olan aidiyet gereksinimini karşıladığı belirtilmiş. İnfografik saygınlık gereksinimi için Twitter’ın, kendini gerçekleştirmek için ise blogların kullanıldığını söylüyor.