Sosyal Medya

Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisi Üzerinden Sosyal Medya Tüketim Alışkanlıkları

Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisi teorisine göre, bir insan ancak temel ihtiyaçları karşılandığında daha komplike ihtiyaçlarına yönelmeye başlar. İhtiyaçları beş kategoride sınıflandıran ve bir piramit oluşturan Maslow yemek, uyumak, üremek gibi fiziksel ihtiyaçları karşılanan bir insanın, ikinci basamak olan güvenlik ihtiyaçlarına yöneleceğini söylüyor. Piramidin en sonunda ise (tüm ihtiyaçlar karşılandığında) kişisel tatmin gibi gereksinimler yer alıyor.

Daha önce Maslow’un teorisini sosyal medyaya uyarlayan bir infografik yayınlanmıştı. Pek de tatmin edici olmayan bu infografikte ihtiyaç piramidini hangi sosyal ağların karşıladığına dair saptamalar yer alıyordu.

Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisi teorisi, sosyal medya ve mobil uygulama kullanımı konusunda farkı bakış açıları sunabilir. İhtiyaç sınıflarını tam anlamıyla sosyal medya tüketimine uyarlayamasak da, basamaklar arası geçişleri referans olarak kullanabiliriz.

İnternet üzerinden sunulan servislerin (sosyal ağlar, mobil uygulamalar, web uygulamaları vs.) sayısının her geçen gün arttığı ve ne kadar ilgili olsak da yeni ürünlere yetişmenin mümkün olmadığı bir dönemde yaşıyoruz. Ücretsiz ürünlerin çoğunlukta olması işleri daha da karmaşık hale dönüştürüyor. Eğer akıllı cihazına onlarca uygulama yükleyip her birine bir iki dakika göz attıktan sonra silen kullanıcılardan iseniz bilin ki yalnız değilsiniz.

Hayatımızda yer eden uygulamaları/sosyal ağları diğerlerin ayıran şey ne?

İşte burada devreye Maslow’un piramidi giriyor. Üründen aldığımız tatmin, beklentiler ve kişiye göre değişen ihtiyaçlar ile şekilleniyor.

Hemen örnek üzerinden ilerleyelim. Facebook, sunduğu yüzlerce özellik ile bir milyar kullanıcıyı (az veya çok) kendisine çekmeyi başarıyor. Ayrı ayrı hepimiz Facebook’tan farklı deneyimler elde ediyoruz. Fotoğraf paylaşımı, check-inler, içerik paylaşımı, mesajlaşma, oyunlar vs. Bu geniş platformu ihtiyaçlarımız doğrultusunda kullanıyoruz. Sunduğu geniş imkanlar ile de Facebook, Twitter ile birlikte piramidin en altındaki geniş bölgeyi kaplıyor.

Facebook ve Twitter kullanıcıya yetmediği zaman ise yardıma diğer sosyal ağlar yetişiyor. Ancak buradan sonrasını kategorilere ayırmak bir hayli güç.

Bu yazıda esas değinmek istediğim nokta ise piramidin dışında kalanlar veya çok az kullanıcının özel piramidine girmeyi başaranlar. Binlercesinin arasında kaliteli ve haberdar olanları hayrete düşüren ürünler mevcut. Ancak ne kadar parıltılı fikirler olsa da bu servisler benzerlerinin oluşturduğu okyanusun içinde kaybolup gidiyor. Bazıları hiç tanınmadan, bazıları ise milyonlarca kullanıcıya ulaştıktan sonra.

Bu kategori için örnek bir hayli fazla. ‘There is an app for that’ devrinde yaşıyoruz ve işimizde, özel hayatımızda bize inanılmaz çözümler üreten servisler mevcut. Ancak bunların bir çoğunu bilmemize rağmen kullanmıyoruz, çünkü ihtiyaç duymuyoruz (veya öyle hissediyoruz).

Foursquare ve Pinterest’i bu kategorinin en popüler iki üyesi. Her ikisi de bir dönem oldukça popülerdi ancak her ikisi de şu günlerde sadık (ihtiyaç duyan) kullanıcılarının insafına kalmış durumda. Foursquare’de kaç arkadaşınızın sıfır puanı olduğunu veya Pinterest’te ana sayfanızdaki içeriklerin ne kadar zamandır orada olduğunu kontrol ederek siz de bu acı gerçeği görebilirsiniz.

Ne kadar harika olsa da hayata geçirilecek her fikrin insanların ihtiyacı (veya ne kadar insanın ihtiyacı) olup olmayacağının sorgulanması gerekiyor. Çünkü muhteşem kullanıcı dostu arayüzler, şık tasarımlar, sunulan kolaylıklar, alınan zevkler bir yerden sonra kullanıcıya yetmemeye ve hafızadaki yerleri silikleşmeye başlıyor.