Günümüzde tüketiciler medya ortamlarında günlerinin büyük bir kısmını geçirmekteler. Bu durum hem medya ortamlarında tutundurma faaliyetleri gösteren markalar hem bu faaliyetleri organize eden pazarlama profesyonelleri hem de bu ortamlara sahip olan profesyoneller tarafından önemli ve sürekli takibi gerek bir mesele. Televizyon izlemek, gazete okumak, internette sörf yapmak medya ortamlarında geçirilen zamanlara örnek olarak verilebilir.
Emarketer web sitesi medya tüketimi konusunda 2008 ve 2010 yıllarını kapsayan bir araştırma yaptı. Araştırma Amerika’daki yetişkinlere uygulandı. Bu araştırmaya göre; 2008’de günde 10,6 saat olan medya kullanımı 2010 yılında 11 saate çıktı. 2010 yılındaki 11 saatlik medya kullanımında en büyük payı %40 ile Televizyon ve video (çevrimiçi olmayan) alırken, 2008’deki payından bir şey kaybetmediği görüldü. Medya kullanımı konusunda ikinci sırada gelen internet ise 2008’de %21,5 olan payını 2010’da 23,5’e çıkardı ve aynı şekilde mobil ortamlarda da paylarını % 5’ten % 7,5’a çıkardı. Geleneksel medyanın diğer ana ayakları olan radyo, dergi ve gazeteler ise 2008 – 2010 zaman aralığında paylarında düşüş yaşadılar.
Verileri okuyacak olursak, yıllardır dile getirilen geleneksel medyanın temellerinde sarsıldığı gerçeğini dile getirmek öncelikli görevimiz olmalı. Televizyon hala ayakta duruyor/duracak gibi gözükse de dijital ortamların hızlı bir ivme ile insanların daha fazla hayatlarını giriyor olması dergi, televizyon ve radyodaki kullanım oranı düşüşlerinin yakın zamanda televizyona da sirayet edebileceğini gösteriyor. Ama yine de bunun olması hala uzaklarda. Çünkü televizyon teknik özellikleri itibari ile diğer geleneksel medya araçlarına göre daha fazla ses, görüntü ve hareketlilik deneyimleri sunuyor.
Bu noktada geleneksel medya araçlarının kullanım paylarını belirli seviyelerde tutabilmesi için dijital medya ile entegre kullanım yöntemleri geliştirmeleri gereği ortaya çıkmaktadır. Aksi halde, yakın gelecekte daktilo, pikap gibi gazete ve dergilerde birer nostaljik öğe olarak varlıklarını sürdürecekler.
Ayrıca, mobil ortamlardaki artış oranın diğerlerine göre yüksek olması mobil ortamın pazarlamacılara çok şey vaat ettiğini ortaya çıkarıyor. Mobil iletişim araçları ile belli bir yaştan sonra tanışan nesillerin yanına bu iletişim araçları ile büyüyen ve çocukluğundan beri bunları kullanılan nesillerin gelecek olması mobil ortamların öneminin ne kadar büyük olduğunu gösteriyor.
Araştırmanın sadece Amerika’yı kapsıyor olması Türk tüketicisi üzerine yorum getirmemizi engelliyor. Fakat tüketicilerin giderek birbirine benzeştiği küresel dünyada Türk tüketicisinin de bu sonuçlara benzer özellikler göstereceğini söylemek çok da zor değil. Bu konuda sizin düşünceleriniz neler? Bu sonuçlar bizler için de geçerli mi?