Yazının sonunda diyeceğimizi başında diyelim: Eski 22 Ağustos, yeni 22 Kasım kararları toplum mühendisliğinin internet çağındaki karşılığıdır. Bu toplum mühendisliği eski ve yeni nesil arasında gerçekleşen psikolojik savaşın bir izdüşümü ve yüzyıllardır yaşanan iktidar mücadelesinin günümüzde yaşanan bir bir başka uzantısıdır.
Kötü polisi oynadığımız için bazıları bize yine kızacak ancak tabiatımız gereği doğruları söylemeden rahat bir uyku çekemiyoruz.
Soru: Devlet internet kullanıcılarına niye filtre paketleri sunma ihtiyacı duyuyor?
Bildiğiniz gibi geçtiğimiz hafta Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurulu (BTK) 22 Ağustos’ta uygulamaya geçirilmesi planlanmış olan filtre uygulaması üzerinde bir takım değişiklikler yaparak uygulamayı 22 Kasım’a erteledi. Yeni düzenleme toplumda pozitif bir hava yarattı çünkü yalnızca Türk web sitelerine erişim veren yurt içi paketi iptal oldu ve bununla beraber, filtre paketi seçmeyecek kişiler standart pakete tabi olmaktan kurtuldu. Aynı zamanda bildirinin yayınlandığı 4 Ağustos 2011’den itibarenki 10 günlük sürede kamuoyundan görüş bildirilmesi istendi ve bu da pozitif havayı katmerledi.
Bu değişiklikler 15 Mayıs’ta düzenlenen yürüyüşün ve kamuoyunda oluşan tepkinin işe yaradığı şeklinde de yorumlandı.
Ne var ki bu süreçte yaşananın en temel satış ve pazarlama oyunlarından biri olduğu maalesef gözden kaçtı.
Hikaye şöyledir: Satıcı, ürünü almaya çok da istekli olmayan tüketiciye önce çok yüksek bir fiyat çeker ve tüketiciyi korkurtur. Sonrasında ise fiyatı daha düşük ve ama yine de kendisi için karlı bir seviyeye çeker ve tüketici bu durumu olumlu bir değişiklik olarak değerlendirir. Tüketici en nihayetinde olmayan bir avantajı ve yani yeni fiyatı kabul eder, kabul etmezse avantajı kaçıracağına kendisini inandırır ve bir çeşit mutluluk illüzyonuna kapılır.
Şurası bir gerçek ki 22 Ağustos kararlarının değişime uğraması sevindirici bir gelişme olarak gözükmektedir. Ama varolan bu kısmi “olumlu” değişim, bizleri hayat dolu kelebekler haline ve eskiden sorguladığımız bir konuyu artık konuşulmaz hale getirmiştir.
Soru: Devlet internet kullanıcılarına niye filtre paketleri sunma ihtiyacı duyuyor?
Tarihte ve günümüzde iktidar sahibi olmuş kişilerin seçimleriyle varlığını sürdüren devlet aygıtı işleyişi sağlayan kurumlar, düzeni sağlayan aforizmalar ve kontrolü sürdüren mekanizmalardan oluşur. Devletin toplum nezdinde somut bir hale gelişi (“devlet baba” gibi) bu sayılanların izdüşümüdür aslında.
Devletin yarattığı kontrol mekanizmaları devlet dediğimiz oluşum ilk kurulduğu günden beri yani toplumun üyeleri güvenliklerinin sağlanması karşılığında bir takım haklarından feragat ederek devleti meydana getiren sözleşmeyi imzaladığından beri hayattadır.
Devlet mekanizma kurar ve toplum mekanizma ile yaşamayı öğrenir çünkü bu düzenin kendi bekasına olduğunu düşünür. Acıdır, birkaç nesil sonrasında toplum mekanizmayı içinde olduğu doğanın bir parçası olarak kabul eder ve sorgulamaz. Bu noktada devlet mevcudiyetini devam ettirme gücünü bulur ve ama toplum kaybettiğini fark edemez.
Burada bahsi geçen “kayıp” gelecek nesillerin internetin özgürlüğünü yaşayamayacak oluşu ya da yalnızca kısmen yaşayacak olma kısmetsizliğidir.
Soru: Devlet internet kullanıcılarına niye filtre paketleri sunma ihtiyacı duyuyor?
Devlet, talep edilen filtre programlarını internetin ruhunu daha çok bildiği açık olan özel sektöre (serbest rekabet ile gelişen “filtre sektörü”nün doğru kararları veren görünmez eli) ve yeni girişimlere niye bırakmıyor?
Devlet internette bulunabilecek onlarca filtre programının neden yeterli olacağını düşünmüyor?
Biz -internetin yokluğunu ve varlığını yaşamış olanlar- bu filtre girişimini sorgulamazsak eğer, dijitalin yerlileri olarak kabul edilen ve internetsiz bir doğayı bilmeyen 1990’ların ikinci yarısında ve 2000’li yıllarda doğanlar devletin “internet” konusuyla ilgilenen bir aygıtı (BTK) tarafından “filtre” adındaki kontrol mekanizmasından nasibini almış ilk kuşaklar olarak tarihe geçecekler. Ne acı ki şimdilerde bolca konuştuğumuz 22 Ağustos ve 22 Kasım kavramları onlar için mazide kalan ve sorgulanması garip olan kavramlar halini alacak.
Çünkü 1970 ve 1980’lerde doğan bizler yeni düzenlemeleri sönmeyen aktivist ateşimizin (15 Mayıs yürüyüşü) pozitif geri dönüşleri (yenilenen filtre uygulamaları) olarak değerlendirmiş olacağız.
Aslında ilk bakışta öyle gözükmesi anlaşılır olsa da mevzu filtre, paket ya da sansür değildir. Mevzu toplumun nasıl bir mühendisliğe maruz kaldığıdır. Mevzu devletin kendini sürekli yenileyen aygıtları içinde eriyen eski neslin bilgi sahibi olmadığı bir konuda yeni nesle nutuk çekmesi, kırbaç vurması, psikolojik bir savaşın içine sokmasıdır.
Üzerimize düşen görev devletin aygıtının neden “Güvenli İnternet” adı altında filtre paketleri geliştirdiğini sorgulamaktır.
Tekrar tekrar, soru: Devlet internet kullanıcılarına niye filtre paketleri sunma ihtiyacı duyuyor?
Not: Bu görseller okuyucuyu rahatsız etmek için bilerek ve isteyerek kullanılmıştır. Yazar bahsi geçen konuda okuyucunun diken üstünde hissetmesini dilemektedir. Yazarın tapınak şovalyeleri ve hipnozla bir ilgisi yoktur.