Bir varmış bir yokmuş…Zamanın birinde Standford Üniversitesi’nde bilgisayar bilimleri üzerine doktora yapan Larry Page, üniversite tanıtma turlarında Sergey Brin’le tanışmış (1995). Hatta bu ikili birbirlerine o kadar zıt karakterde kişilermiş ki birbirleriyle anlaşamaz, sürekli münakaşa ederlermiş. Daha sonra bu ikili odalarında kullandıkları arama motorlarının yetersiz bulmuş olacaklar ki James ve Kesnel Newman’ın yayınladıkları ‘Matematik ve Hayal Gücü’ kitabında yer alan googol kelimesini oynayarak bugün kullandığımız Google kelimesini bulmuşlar. 1997 yılında da Google.com domainini kaydettirmişler. Sonrasında Google’ın ilk veri merkezini Larry’nin yurttaki odasına kurmuşlar. Bu arada potansiyel yatırımcılarla görüşmek için de Sergey’de üniversitede ofis kurar. Tüm öğrencilerin yaşadığı parasal sıkıntıları yaşayan ikilinin arama motoruyla Yahoo’nun kurucusu David Filo’dan başka pek ilgilenen çıkmaz. Kaldı ki o da arama motoru kurmak konusunda onları cesaretlendirir ve sonra tekrar görüşelim der.
Kurdukları veri merkezinde google.com için satın aldıkları terebayt boyutundaki sabit disklerin borçları ödemek ve yurt odalarından çıkmaları sağlayacak maddi desteğe ihtiyaçları vardır. Bu parayı bulmak için doktora tezlerini bile bir kenara atmışlardır. İlk adım olarak fakülte üyesi ve aynı zamanda arkadaşları olan Sun Microsystem’in kurucularından Andy Bechtolsheim ile görüşürler. Bu ikilideki potansiyeli farkeden Andy, Google Inc. Adına 100 bin dolarlık bir çek yazar! Ancak ortada bir sorun vardır. Yasal olarak ortada bir şirket olmadığı için çekin tahsil edilmesi de mümkün olamamaktadır. İkili aile ve arkadaş çevrelerinden topladıkları 1 milyon dolar ile şirketin ilk sermayesini biraraya
Bir çoğumuz kullanacağımız internet sitesinin adresini bilsek bile Google’a yazıp oradan siteye giriyoruz. Bir ödevimiz olduğunda, yabancı dilde bir makale aradığımızda hemen Google’a koşuyoruz. Gitmeyi çok istediğimiz ancak gidemediğimiz, belki de tekrar göz atmak istediğimiz ülkeler Google sayesinde biraz daha yakınlaşıyor. Hatta çoğu zaman tam olarak ne aradığımızı bilemediğimiz anlarda Google’ın otomatik tamamlama sistemi sayesinde farklı konulara çok kısa sürede ulaşabiliyoruz. Şimdi bir dakikalığına düşünün. Hayatımızı bu kadar kolaylaştıran, yaptığı farklı projelerle her seferinde bizi kendine hayran bırakan Google’ın olmadığını düşünün. Sizce hayat Google’sız olabilir mi?