Kamerun’un Devlet Başkanı Paul Biya, hükümete karşı olan protestoları durdurmanın yolunun Twitter’ı yasaklamaktan geçtiğini düşünmüş olmalı ki Kamerunlular bugünden itibaren Twitter’ı kullanamıyor olacaklar. Twitter’ın an itibariyle yasak olduğu ülkelere şöyle bir göz atalım: Kamerun, Çin, İran, Birleşik Arap Emirlikleri, Pakistan ve Libya.
Yukarıda adı geçen altı ülkeyi de belirli bir çerçevede genelleyebiliriz diye düşünüyorum. Otoriter ve baskıcı hükümet, yüksek güvenlik harcamaları (BAE burada farklı bir konumda olabilir) ve düşük seviyedeki demokratik haklar. Daha da uzar bu liste aslında ama ilk bakışta ortaya çıkan benzerlikleri ortaya dökmek istedim. Hükümetlerin bireyler üzerinde kurduğu baskıyı somutlaştırmasının ve çeşitlendirmesinin çeşitli yolları var. Sosyal medya araçlarının popüler eylem yöntemlerinden biri olarak gündeme geliyor olmasıyla beraber, Facebook ve Twitter gibi sitelerin yasaklanması da aslında bununla ilgili.
Ne var ki, Kamerun hükümetinin Twitter’ı yasaklarken tam olarak amaçladığı şeye ulaşacağını söylemek pek mümkün değil. Kamerunlu blogger Dibussi Tande’nin aktardığına göre birçok Kamerunlu bugüne kadar e-mail ve sms yoluyla eylem planları yapıyormuş. Yani Twitter, eylemciler için bu yasak öncesine kadar bir iletişim aracı değilmiş. Öyle görünüyor ki bu vesileyle internete erişimi olan kitle, Twitter’ı eylemlerinin bir parçası haline getirmeye başlayacak. Ek bilgi verelim: Kamerun’daki internet kullanıcısı sayısı 725.000 civarında.
Diğer bir taraftan, sanıyorum hükümetler sosyal medyanın gücünü biraz abartıyorlar. Twitter ya da Facebook üzerinden iletişime geçmek muhakkak ki daha hızlı ve de kolay ama bütün bu eylemlerin sebebi sosyal medyanın varlığı değil. Yani kitleler, Twitter ya da Facebook’u keşfettikten sonra hükümetleri protesto etmeye karar vermediler. Sosyal medya ve internetin yaygınlaşmasıyla zaten varolan rahatsızlıklar daha fazla göze batmaya, daha fazla dillendirilmeye başladı. Ama bu değişim, temel rahatsızlıkların nedeni değil, ortaya çıkmasını kolaylaştıran araçtır.
Özetlemek gerekirse, ayaklanan halkların farklılık yarattıkları konu sosyal medya kullanımları değil biraraya gelme motivasyonları ve alışkanlıklarıdır. Mısır ve Libya gibi iki farklı örnek var karşımızda. İkisinde de sosyal medya kullanıldı ya da araçları yasaklandı ama ikisinde de farklı neticeler ortaya çıktı. En azından şimdilik. 2011 yılı, sosyal medyanın politik hayata nasıl etki ettiğini somut bir şekilde gözlemleyebileceğimiz bir yıl olacak gibi duruyor.