Özellikle bizim gibi sosyal medya ile profesyonel anlamda ilgileniyorsanız, işin ticari tarafına odaklanmanızdan doğal bir şey yok.
Bir süredir sosyalmedya.co’ da sadece sağlık ve ilaç sektörünü işleyen bir tıp doktoru olarak, bu yazıya konu olan blog ve Facebook sayfasına rastladığımda, işin ticari kısmını bir kenara koydum ve aldım kalemi (klavyeyi) elime.
Benim de ailemde hayatını kanser sebebiyle yitiren kişiler oldu. Gelişen teknoloji, bir yandan ekolojiyi harap ederek kanserlerin görülme sıklığını arttırırken, bir yandan da kanserli hastalara bir umut olarak sahneye çıkıyor. İnsanların ortalama yaşam süresinin arttığı oranda kanserleri de daha sık görmeye devam edeceğiz.
Kanser, korkutucu bir sözcük. Bununla beraber kanser de dahil tüm hastalıkların seyri, hastanın ve hasta yakınlarının morali, hastalığın nasıl algılandığı, kabullenildiği ve bu hastalıkla, tabir yerindeyse “nasıl dansedildiği” ile ilgili olarak değişiyor. Evet, medikal tedavi bu tür hastalıklarda olmazsa olmaz, ama işin psikolojik destek boyutu da çok kritik. Gazetelerin en sevdikleri haberlerin başında “kanseri yendi!” konulu olanlar gelmiyor mu?
Bu yazıma konu olan “Kanserle Dans” blogu ve Facebook sayfası (bugün itibariyle ben dahil 423 beğeneni var), A.B.D.’de yaşayan iki Türk tarafından hazırlanmakta ve güncellenmekte. Amaçlarını “kansere karşı önlem almak ve baş etmek isteyenlere destek” olarak ifade ediyorlar.
Esra ve Ebru’nun yolları yıllar önce İstanbul’da beraber okudukları Notre Dame de Sion Kız Lisesi’nde kesişiyor. Yıllar önce A.B.D.’nin farklı eyaletlerine yerleşip yaşamaya başlıyorlar. Esra geçtiğimiz Ocak ayında babasını pankreas kanseri dolayısıyla kaybederken, aynı günlerde Ebru’nun babasına prostat kanseri teşhisi konuyor…ve Kanserle Dans’ın hikayesi başlıyor…
Onlar da hepimiz gibi ilk olarak Google’a başvurup, kanser konusunda Türkçe kaynak bulmaya çalışıyorlar ve internette oldukça sınırlı bir içerik olduğunu görüyorlar. Bunun üzerine İngilizce kaynakları Türkçe’ye çevirip babalarına gönderiyorlar. Şimdi ise bu konudaki içeriğe Türkçe ulaşmaya çalışanlara karşılıksız olarak ellerindeki bilgiyi sunuyorlar.
Blog sayfasında son derece basit ve anlaşılır dille kaleme alınan yazıların yanında, teknik bilgi veren (radyoterapi nedir, yan etkileri nelerdir) yazılara da yer veriyorlar. Hem blogda hem de Facebook sayfasında çift taraflı iletişimi destekleyen tavırları benim çok hoşuma gitti. Nihayetinde aynı dertten muzdarip başka kişilerin de kendilerini ifade etmeleri aslında başkalarını da cesaretlendiriyor. Ayrıca bu platformları, yazı yazmak isteyen sağlık çalışanları, kanser hastaları ve hasta yakınlarına da açıyorlar.
Sosyal medyanın beşiği olan A.B.D.’de, değil sadece kanser, aklınıza gelebilecek her türlü hastalıkla ilgili kurulmuş bloglar, hasta ve yakınları tarafından oluşturulan gruplar var. Bu gruplara üye olanlar birbirlerine her anlamda destek veriyorlar. Biz ise Türkiye’de bu konuda biraz geriden geliyoruz. İşte tam da bu yüzden, ben Türkçe içerik sağlayan Kanserle Dans Facebook sayfasını beğendim! Siz de beğenin!
Yorumlar (2)