Bağış Erten Radikal gazetesinde spor yazarlığı yapıyor ve aynı zamanda Eurosport Türkiye’de Genel Yayın Yönetmeni olarak çalışıyor. Kendisiyle Social Media Week’in üçüncü gününde “Sosyal Medya ve Spor: Fırsat mı, Tehlike mi?” isimli panelin ertesinde bir söyleşi yaptık.
Batuhan Apaydın: Social Media Week’teki panelinize katılanlara neler anlattınız?
Bağış Erten: Katılanların aklında kalmasını istediğim iki noktadan bahsedebilirim. Birincisi internette yazmakla gazetede yazmak aynı şey değildir. O algının değişmesi gerekiyor. İkincisi de espri dünyası bu kadar geniş, bu kadar nüktedan bir toplumun internet ortamında son derece katı ve ciddi bir hale gelmesi. Çok daha hoş sohbet bir toplumuz ama internette hoş sohbetin hoşluğu pek kalmıyor, başka bir tavır takınıyoruz.
B.A.: Geçmişle kıyaslayacak olursak futbolseverler artık yalnızca Erman Toroğlu’nun yorumlarını dinlemek zorunda değil. Artık ana akım medyanın yanında alternatif medyayı, yani blog’ları da okuyoruz. Futbol kamuoyu kendi içinde bir evrim sürecinde diyebilir miyiz?
B.E.: Çok doğru, bu değişim hepimizi de cezbediyor. Hatta çoğumuz onlara kendimizi beğendirmeye çalışıyoruz. Türkiye’nin tamamını yansıtmamasına rağmen bu oluşuma bir noktadan temas edebilmek ve katkıda bulunmak çok hoşumuza gidiyor. Bu alternatif oluşum her anlamda çok önemli bir teşhir ve farklılaşma imkanı sağlıyor. Bana kalırsa internetin sağladığı en büyük yeniliklerden biri bu.
B.A.: Peki sizce bu alternatif medya oluşumu ana akım medyanın yerini alabilir mi?
B.E.: Alternatif medya hiçbir zaman ana akımın yerini alamaz çünkü sınırlı ortamda sınırlı şekillerde yazmakla keyfe keder yazmak ve yorumlamak aynı şey değiller. Gazetecilik dediğimiz işi, gazeteciliğin kamusal yanını göz önüne almadan blog yazmakla aynı düzlemde değerlendirmek ikisine birden haksızlık oluyor. Birinin ötekinin yerini alması gerekmiyor. Yan yana durmaları yeterli.
B.A.: Tenis, yüzme ya da bisiklet gibi birçok spor dalının futbolun gölgesinde kaldığını ve ana akımda yeteri kadar yer almadığını söylüyoruz ama popüler blog’ların çoğu futbola odaklanıyor. Genel olarak futbol dışı sporların talep görmediğini söyleyebilir miyiz? Bu noktada ana akım medyayı eleştirmek ne kadar doğru olur?
B.E.: Spor toplumu olmadığımız kesin. Spor kültürü konusunda almamız gereken epey yol var. Yine de alternatif medyada futbol dışı örneklerin de olduğunu söyleyebiliriz. Yüz tane futbol blog’u varsa üç tane tenis blog’u ve iki tane bisiklet blog’u vardır. Kayakla atlama blog’u bile var. Bunlar bizim nefes almamızı sağlıyor. Ama Türkiye’nin spor kültürü konusundaki eksikliği ile yüzleşip hep beraber bununla mücadele etmemiz lazım. Hepimiz futbolu daha çok seviyoruz ve bu açıdan hepimizde bir problem var.
B.A.: Son olarak spor gazetecisi olmak isteyenlere tavsiyede bulunur musunuz?
B.E.: Yazı yazmanın ve yazı pratiğinin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Yazı yazmak ama özellikle sorumlu ve sınırlı yazı yazmak. Ben gazeteciliğe yeni başlayan ya da başlamak isteyen arkadaşların hepsine şunu söylüyorum. Aynı konuyu 500 vuruş, 1000 vuruş ve 2000 vuruşta yazın. Derdinizi aynı şekilde ve aynı 5N1K ile ifade edebiliyor musunuz? İkincisi de gazeteciliğin blog tutmaktan farklı bir iş olduğunu bilin. Gazeteciliğe baş koyduğunuz takdirde kamusal kaygıları hiçbir zaman kenara bırakamazsınız.
Yorumlar (1)