İnanmak başarmanın yarısı mıdır? Peki, sadece ‘inanmak’ bizleri başarıya ulaştırır mı?
Herkesin hayattan beklentisi farklı olabilir. Bulunduğu ortam, arkadaş çevresi veya kişiliği… Önemli olan bu farklılıklar içinde kendimize ait bir dünya kurabilmek ve bu dünyada başarılı olabilmektir.
Başarı, bir iş için gerekli enerjinin amaca en uygun biçimde, en ekonomik, en etkin olarak kullanılma becerisidir. Bu insan gücü de olabilir, makine gücü de olabilir, bilgi de olabilir. Burada önemli olan, başarı için gerekli enerji kullanımının doğru organize edilmesidir.
Başarıda şansın payına güvenmemek gerek. Şans herkes için vardır. Ama başarmak isteyenler kendi şanslarını kendileri yaratır.
Özgüven kazanın
Özgüven eksikliği, iş hayatında genellikle çekingenlik, risk alamama, büyük düşünememe, yetki verememe, sorumluluk alamama, kaygı, stres, kendini ifade edememe, gerginlik, topluluk karşısında konuşamama, ikna kabiliyetinin azlığı gibi sıkıntılara yol açar.
Özgüveni eksik bir yönetici, zarar vermeye odaklıdır, beyninde iflas ve zarar görüntüleri vardır, kaygılıdır, gergindir, streslidir, umutsuzdur, büyük düşünemez, yeni projeler üretemez, risk alamaz, cesur davranamaz, kişiye yetki veremez, çünkü kendisine güvenmediği için başkalarına da güvenemez detaylarda boğulur.
Özgüven, arabanın motoru gibidir, motor ne kadar güçlü ise verim de o kadar artar, kişide özgüven ne denli yüksekse, başarı da o ölçüde gelir.
Tesadüflere inanmayın
Şu bir gerçek ki, hiçbir başarının temelinde şans yatmaz. Başarıyı tesadüflerde aramak insanı büyük bir yanılgı içine sürükleyebilir. Başarı; mücadeleyi, mücadele de özveriyi gerektirir. İnsanlar bir yerlere gelirken mutlaka geçmişlerine bakmalıdırlar. Hedefe ulaşırken arkalarında bıraktıkları izler onların iftihar nedenleri olmalıdır.
Çoğu zaman insanlar hayatta karşılaştıkları birtakım zorluklar karşısında yeterince mücadele etmeden pes etmektedirler. Bu yapılabilecek en büyük hatadır. Şöyle bir çevrenize bakarsanız, hayatta başarılı olmuş, takdir görmüş kişilerin tamamının mücadele insanı olduklarını görürsünüz. Çözüm bekleyen sorunlar karşısında onları dev aynasında görüp pes etmek asla çözüm değildir.
Sosyal hayatınızı geliştirin
Doğaldır ki eğitimini tamamlamış bir insan elbette başarıları nispetinde bu hayatın merdivenlerini tırmanacaktır. Fakat ne var ki uğraşılar bu noktada son bulmamakta, her yeni adım biraz daha dikkat ve çalışmayı gerektirmektedir. Başarısız bir eğitim, her şeyin bittiği anlamına da gelmez. Einstein´ın başarısız okul deneyimi hep örnek olarak verilir ve tabii ki okul dışı başarıları da… Unutulmaması gereken, gerçek amacın hayatta başarılı olmak olduğudur.
Zaman elimizdeki en önemli ve değerli hazinedir. Bu değerli varlığı çok iyi kullanmamız gerekir. Üstelik telafisi de mümkün değildir. Boş geçen her bir zaman dilimi, bilin ki geri getirilemeyecek kadar büyük bir kayıp demektir. Zamanı verimli kullanabilmek, düzenli ve programlı bir yaşantıyla mümkündür. Zaten başarılı ve mutlu olmanın temelinde de bu yatmıyor mu?
Fedakarlık edin
Öncelikle şunu belirtmek gerekir; fedakarlık masa başında boşa geçirilen zamanın değil, verimliliğin gerekleri üzerine kuruludur. Başarının hayata uyarlanabilmesi kişinin iradesini kullanabilirliği ölçüsünde mümkündür.
Ancak ve ancak iradesini olumlu yönde kullanan, geleceğini düşünen, hayatında belli bir amacı olan ve bunun için kullanacağı araçları iyi tayin eden bir kişi başarıya ulaşabilir. Netice itibariyle hedefine de ulaşmış olur. Haliyle gerçek mutluluğun altındaki sır, doğru hedefleri belirlemekte yatar.
Kimi zaman çeşitli gazete ve dergilerde günlük hayattan örneklerle, değişik alanlarda başarılı olmuş mutlu insanların ‘nasıl başardılar?’ temasıyla işlenmiş hayat hikayeleri yer alır. Bir çoğumuz bunları okur ve derin bir iç geçiririz. Bu hikayelerde asıl odaklanmamız gereken, o insanların şartlarını ve çalışma stratejilerini anlamaktır. Şüphesiz hiç kimsenin imkanları, zeka yapısı ve kendisi dışındaki çevresel faktörleri aynı değildir.
Amaç belirleyin
Evet, bu belki de başarının ve dolayısıyla önerilerimizin can damarıdır. Hayatta belli ve başarabileceğimiz bir amacınız olmalıdır. Ancak amaç belirlenirken kesinlikle abartılı olunmamalıdır. Yapılabilir, üstesinden gelinebilir bir amaç olmalıdır. Her zaman kendinizin üstündekileri değil, biraz da sizden geride olanları göz önünde bulundurun. Konumunuzun o kadar da kötü olmadığına inanarak yaşantınıza yön verin. Siz sadece kendiniz olarak bir hedef belirleyin. Kişilerin hedeflerinden, amaçlarından esinlenmeyin. Çünkü bu durumda mutluluğa ulaşmanız için seçtiğiniz hedef mutsuzluk kaynağı olabilir.
Sakin bir zihinle düşündüğünüzde neyi yapıp neyi yapamayacağınızı en iyi kendiniz bilirsiniz. Yeteneklerinizi düşünün, gerekirse bir rehberlik ve psikolojik danışmanlık hizmeti alın. Ama mutlaka abartılmamış ve ayakları yere basan bir hedef seçin.
Motivasyon gücünüz sağlam olsun
İnsanın başarılı olmasının ilk koşulu, “Ben bunu yapmak istiyorum,” diyebilmesidir. “Hedef” olmadan, ne bir öğrenci ders çalışır, ne futbolcu oyununu oynar, ne de bir şirket elemanı verimli çalışır.
Bir insanı karşınıza alıp, “Bunu yapmak zorundasın, yoksa aç kalırsın!” derseniz, o kişi söyleneni yapar, fakat o işi yapma isteği duymaz. Eğitim sistemimiz bunu yapmaktadır, çalışma hayatımız bunu yapmaktadır, belki de bu nedenle gerçek başarıyı hala yakalayabilmiş değiliz.
Bu açılardan bakıldığında motivasyonun başarı yolunda atılan önemli adımlardan birisi olduğunu rahatça görebiliyoruz.
Aşk olsun!
‘Her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır’ gerçekten vardır. Biz bu cümleyi, “Her başarılı insanın arkasında başarılı bir eş vardır” olarak güncelleyerek devam edelim; bu cümle özünde bize şunları anlatır; başarılı insan demek evin dışında muhatap olduğu işlerde standardın çok üzerine çıkıp çizgi üstü iş çıkarabilen bir eş demektir.
Yorumlar (0)