Strathclyde Üniversitesi Matematik ve İstatistik Bölümü profesörlerinden Ernesto Estrada’nın çalışması, kimilerimizin mahalle baskısı olarak da adlandırdığı çevre baskısının doğrudan ve dolaylı sosyal etkilerini inceliyor.
Amerikalı okul müdürlerinden Brezilyalı çiftçilere kadar geniş bir yelpazede konumlanan 15 farklı ağdan elde edilen verileri analiz edip matematiksel modellemeler yapan Prof. Estrada, çevre baskısının toplum üzerindeki önemli etkisini ortaya çıkarmayı hedeflemiş.
Prof. Estrada: “Modern toplumumuz birbirine fazlasıyla bağlanmış durumda ve sosyal gruplar zaman içinde daha da bileşik hale geliyorlar. Mağara adamlarından bugünün teknoloji ile gelişen toplum yapısına doğru bir evrim bu…” diyor ve ekliyor:
“Küresel ısınma, sağlık ve sigorta sistemleri gibi önemli konularda bir uzlaşmaya varmak toplumların evrimi için kritik bir değer taşıyor. Bu sebeple sosyal bilimlerden doğa bilimlerine kadar birçok çeşitli disiplin uzlaşma konusunda çalışıyor. Bu çalışmalar çevre baskısının popüler kültür tarzları üzerindeki etkilerini de ortaya koyuyor. Örneğin, zaman içinde değişen moda, futbol maçlarındaki kalabalıkların hareket biçimleri veya kolektif karar alma ve hatta yayaların yürüyüş biçimleri…”
Prof. Estrada’nın karara varma konusundaki araştırmasına göre bireyler birbirileri ile doğrudan iletişim kurmaya başlıyorlar ve çevrelerinde bulunanların etkisi altında ortak bir karar ulaşıyorlar. Cuma akşamı evde kalmak isteyen ancak arkadaşlarının ısrarlarına dayanamayıp dışarı çıkan bir genci düşünelim. Bu durum bizlere bireye bir yerden bağlı olan çevrenin doğrudan baskısını gösterir. Ayrıca, bu genç milyonlarca gencin Cuma akşamlarını dışarda geçirmesinin de etkisi altında kalmaktadır. Çevresi doğrudan baskı unsuru oluştururken genel durum da dolaylı bir baskı oluşturur ve birey öğrenilmiş davranışları tekrarlamaya yönelir.
Scientific Reports’da yayınlanan çalışma sayıca az bir grup liderin sayıca fazla büyük bir sosyal grubun davranış ve kararları üzerinde nasıl etkili olduğunu da inceliyor. Profesör: “Farklı organizasyonlardaki grupların, örneğin şirketlerin, sektörlerin, işleyişlerini düşünelim. Her organizasyonun bir ya da birden fazla lideri vardır ve bu liderler grubu mücadele ettikleri bir konuyla ilgili bir eyleme gitmeye ya da gitmemeye ikna edebilirler.” diyor.
Grubun karar vermek için kendi üyelerinin ya da liderlerin baskısını göz önünde bulundurması gerekli hale geliyor. Öte yandan, çalışanlar başka organizasyonlardan birçok işçinin de gösterilere katıldığını fark ederlerse liderlerinin baskısını hiçe sayarak katılma kararı alabiliyorlar.
Dolaylı çevre baskısının hissedilmediği sosyal gruplarda liderlerin benzer görüşlere sahip olması anlaşma ve uzlaşma süreçlerinin kısalmasını sağlayabiliyor. Ancak, güçlü bir dolaylı çevre baskısı söz konusu ise, yerel liderlerin etkisi ortadan kalkıyor ve kendi çevrelerinde önemli pozisyonları olmayan bireyler grubun lideri pozisyonuna gelebiliyor.
Prof. Estrada’nın sözleriyle: “Örneğin sigara içme alışkanlıklarımızın nasıl değiştiğine bakalım… 70’li yıllarda sigara çok havalı bir şeydi ve birçok oyuncunun televizyonda devamlı sigara yaktığını görürdük. Ünlü film yıldızları da filmlerin en can alıcı sahnelerinde hep sigara içerlerdi. O zamanlarda, bireyler sadece iş arkadaşları ve dostları tarafından sigara içme konusunda baskı görmekle kalmıyor aynı sosyal sınıf, yaş ve cinsten insanlardan da bu baskıyı görüyorlardı. Bu şekilde, doğrudan ve dolaylı çevre baskısı bireyleri sigara içmeye rahatlıkla itebiliyordu. Bugün olan ise tam tersidir. Birçok insan sigarayı bıraktı ve akrabalarına, dostlarına da bırakma baskısı yapıyor. Ne var ki, daha önemli bir şeye dikkat çekmek gerekli: Bireyler kamusal alanda sigara içme konusunda daha büyük grupların çevre baskısıyla da karşılaşıyorlar. Sigara artık havalı bir şey değil. Böylelikle, doğrudan ve dolaylı çevre baskısı tütün kullanımına karşı savaşı kazanıyor.”
Sonuç itibariyle, kimi zaman en yakınlarımızdan kimi zaman da hiç tanımadığımız milyonlarca insandan farklı boyutlar ve anlamlarda işleyen baskılar görebiliyoruz. Bu sebeple, hiç istemediğimiz yerlere sürükleniyor, hiç sevmediğimiz insanlarla görüşüyor, samimi olmayan hareketler yapıyor, kendimize kızıyor ve hayal kırıklıklarımızı sayabiliyoruz. Kimi zaman matematiğin dikte ettiği kuralları dahi hiçe sayıp gerçekten içimizden geleni sorgulamak ve en çok kendimizi mutlu edecek şeylerin peşine düşmek, kısacık zaman dilimlerinde çevre baskısından tamamen sıyrılabilmemize ve karar alma mekanizmalarımızın daha doğru çalışmasına yardımcı olabilir.
Yorumlar (0)