[Güncelleme için yazının sonuna bakınız.]
Sosyal medyanın yavaş yavaş bazı alışkanlıkları değiştirdiğini söylediğinizde size karşı çıkan insanları sayısı geçmişe nazaran bugün oldukça azaldı. Evet, gazete, televizyon ve radyo halen en güçlü kitle iletişim araçları. Ancak bu durum kimileri tarafından sıkça dile getirilen, sosyal medyanın şişirilmiş bir balondan ibaret olduğu görüşünü doğrulamıyor.
Sosyal medya, insan hayatındaki birçok şeyi değiştiriyor. İnsanların birbiriyle olan ilişkileri, trendler, tüketici davranışları, algılar, beklentiler, heyecanlar oldukça hızlı değişiyor. Sosyal medyanın değişime zorladığı alanlardan belki de en çok dikkat çekeni toplumun haber kaynakları ve haber alma alışkanlıkları oldu. Özellikle Twitter üzerinden kitlelere seslenmeye başlayan gazeteciler, günümüzün sosyal medya yıldızları oluverdiler.
Habertürk’teki işinden ayrıldığı günden bu yana Twitter’ı oldukça yoğun bir şekilde kullanarak sesini duyurmaya çalışan gazeteci yazar Ece Temelkuran da bahsettiğim sosyal medyanın yıldızlarından biri. Ancak bu yazıda tartışmak istediğim konu Ece Temelkuran’ın kamuoyunu etkileme aracı olarak sosyal medyayı ne kadar iyi kullandığından ziyade, geçtiğimiz yıl halen bir işi varken katıldığı “Sosyal Medya TV” programında dile getirdiği düşünceleridir.
Serdar Kuzuloğlu tarafından sunulan programın takipçileri, 3 Ocak 2011 tarihindeki Ece Temelkuran’ın konuk olduğu bölümü hatırlayacaklardır (hatırlamayan veya izleyemeyenler için ilgili bölümün videosu burada). Programda yaklaşık yarım saat boyunca Serdar Kuzuloğlu ile sohbet eden Ece Temelkuran, Twitter ve Facebook’tan hoşlanmadığını sert bir dille ifade etmiş, Serdar Kuzuloğlu’nun neden sadece bir kişiyi takip ettiğiyle ilgili sorusunu ise “Kimseyi takip etmiyorum. Çünkü benim öyle bir zamanım yok. Benim takip edeceğim insanları zaten takip ediyorum. Twitter’a ihtiyaç yok ki” diye cevaplamıştı.
Aynı programda Twitter kitlesini “ergen” olarak niteleyen Ece Temelkuran, internette her yorumun kendisi için aynı değeri taşımadığını ve internetteki kitlenin büyük bir kısmını ciddiye almadığını da ifade ediyor. Temelkuran, hedef kitlesini ise kendisiyle aynı hayat görüşüne sahip, iyi anlaştığı insanlar olarak belirliyor. Ece Temelkuran’ın bu elitist yaklaşımı doğal olarak Twitter kullanıcılarının tepkisine yol açıyor.
Hemen belirteyim; Ece Temelkuran o dönemde yaklaşık 46 bin takipçiye sahip ve Twitter adresinden genellikle kendi gazete yazılarını paylaşıyor. Ayrıca Twitter’da takip ettiği herhangi bir kişi yok.
Ece Temelkuran için kritik dönem Habertürk Gazetesi’nden ayrılma süreci oluyor. Geçtiğimiz Ocak ayında iki yıllık sözleşmesi biten Ece Temelkuran’ın Habertürk Gazetesi’yle yolları ayrılıyor. Ciner Medya Grubu Başkanı Kenan Tekdağ, Mediacat Dergisi’ne verdiği röportajda durumu, “Ece’nin son dönemde Tunus’a yerleşmesi, sosyal medyaya odaklanması, sosyal medyayı kullanma tarzı ve orada oluşturduğu profil yeni bir durum oluşturdu. Bu yeni durumun ileride çeşitli açılardan problem yaratma potansiyeli içerdiğini değerlendiren gazete yönetimi, kendi özgür iradesiyle sözleşmeyi yenilememe kararı aldı” sözleriyle açıklıyor.
İşten çıkarıldığını 4 Ocak, Çarşamba günü Twitter hesabı aracılığıyla ilk kez kendisi duyuran Ece Temelkuran’ın o günkü takipçi sayısı 185 bin.
İşsiz kalmasıyla birlikte gazetedeki okuyucularını kaybeden Ece Temelkuran, bu tarihten sonra sıkı bir sosyal medyacı oluyor ve günde onlarca tweet atmaya başlıyor. Ece Temelkuran’ın o dönemden bugüne attığı tweet sayılarına bakılırsa bazı günler 120’den fazla tweet attığı görülüyor. Her tweet için belirli zaman harcandığını kabul edersek, Twitter’ın Ece Temelkuran için başlı başına bir mesai aracı oluyor.
Kimileri tarafından Twitter üzerinden yalan haber vermekle suçlanan Ece Temelkuran’ın attığı tweetlerin içeriğine girmeyeceğim. Önemli olan Ece Temelkuran’ın yaklaşık bir yıl önce “ergen”lerin kullandığını iddia ettiği ve kendisini o kitle içerisinde görmediğini söylediği Twitter’ı yani sosyal medyayı, işsiz kaldığı dönemden sonra bir kamuoyu oluşturma aracı olarak son derece aktif bir biçimde kullanmaya başlamasıdır.
Yine hemen belirteyim; Ece Temelkuran’ın bugünkü takipçi sayısı 246 bin. Yani işten atıldığı tarih olan 4 Ocak’tan itibaren Twitter’da bir hayli aktif olan Ece Temelkuran, geçen üç ayda 61 bin yeni takipçi kazanmış. İşsiz bir gazeteci için gerçekten etkileyici bir rakam.
Buraya başka bir detayı da eklemek istiyorum. Ece Temelkuran’ın işsiz kaldığı gün, Habertürk Grubu’ndan 100 gazetecinin işten çıkarıldığı günün yıldönümüydü. İşsiz kalmasının ardından mağduriyetini attığı İngilizce tweetler uluslararası bir alana da yayan Ece Temelkuran’ın, Habertürk’te köşe yazarken çıkarılan bu 100 kişiyle ilgili herhangi bir şey yazdığını hatırlamıyorum. Milliyet’te çalıştığı dönemde Milliyet ve Radikal’de yapılan kadro azaltmalarına da yanılmıyorsam ses çıkarmamıştı Ece Temelkuran. Eğer varsa böyle bir yazısı okuyucular beni düzeltsin. Açıkçası her zaman ezilenin yanında bir tavır sergileyen Ece Temelkuran, meslektaşları işsiz kaldığında neden sessiz kaldı merak ediyorum.
Yazıyı ülkemizdeki diğer toplumlara nazaran daha yaygın olan linç kültürünün sosyal medyadaki yansımasından bahsederek tamamlamak istiyorum. Ece Temelkuran, sosyal medyadaki çizgisi ve attığı tweetler nedeniyle bir hayli eleştiri aldı. Attığı tweetlerle toplumdaki linç kültüründen yakınan ve yalnız kaldığını ifade eden Ece Temelkuran’a, Milliyet yazarı Nuray Mert kendi köşesinden destek vermişti.
Hakikaten sosyal medyada nefret söylemi ve taraflaşma gerçek hayattakinden daha hızlı ve daha acımasızca gelişiyor. Linç kültürü zaten bizim kültürümüzde var olan bir şey ve bunu tüm platformlarda görülebiliyoruz. Bu durum beraberinde sosyal medya sınırlarının ne olduğunu ve işin hukuki boyutunun henüz oturmamış olmasını da gündeme getiriyor. Sosyal medyanın en çok kullanıldığı ülkelerin başında gelen ABD’de dahi bu konu henüz algılanamamış durumda. Ne yazık ki şu anda sosyal medyanın nasıl kullanılacağı ve nasıl düzenleneceği hakkında bir karar sıkıntısı var. Herkes sosyal medya üzerinden her istediğini söyleyebilir mi? Sosyal medyadaki özgürlük kavramı nedir ya da bu konuda tek bir bakış açısı geliştirilebilir mi henüz bilinmiyor.
Ancak bunun yöntemi kesinlikle sosyal medyayı kullanan kitleyi veya sosyal ağları aşağılamak değildir. İnsanların normal hayatta da nerede durması gerektiğini ancak aldığı eğitimle öğrenir. Dolayısıyla toplumlar henüz gelişmekte olan sosyal medyanın kullanımıyla ilgili elbette ki bir eğitim süreci geçirecektir. Hal böyleyken yegane görevi kamuoyu yararına çalışmak ve toplumu bilinçlendirmek olan gazeteciler, öncelikle sosyal medyayı anlamak durumundalar. Çünkü sosyal medya şişirilmiş bir balon değil, artık başlı başına bir güçtür. Ece Temelkuran örneğinde bunun ne denli önemli olduğunu açıkça görebilirsiniz.
(Aşağıdaki tabloda Ece Temelkuran’ın Habertürk’ten ayrıldıktan sonra Twitter hesabında yaşanan takipçi artışını görebilirsiniz.)
Güncelleme: Ece Temelkuran ile ilgili başka bir detayı sizlerle paylaşmak istiyoruz. Bir takipçimizden bize gönderilen aşağıdaki ekran görüntüsünde Ece Temelkuran’ın Ücretli Takipçiler hesabından yayınlanan iletiyi retweeetlediğini görüyoruz. Ancak şu an için ileti hem Ücretli Takipçiler hesabından hem de Ece Temelkuran’ın kendi hesabından silinmiş durumda. İleti şu şekilde: ‘Twitter “Ücretli Takipçi Arttırma” hizmetimiz devam ediyor! 1.000 takipçi sadece 100 TL’ . Biz bu retweetten ne çıkarmamız gerektiği konusunda bir fikre sahip değiliz. Yorumu da sizlere bırakıyoruz.
Geleneksel medyanın kovduklarına sosyal medya her zamanki gibi kucak açıyor.Ece Temelkuran ne ilktir ne de son olacaktır.Ne mutlu bize ki bu tarz geleceği ve geleceğin trendlerini göremeyen gazetecilere sahibiz(!)Yazar arkadaşımızın yazıdaki heyecan ve sitemine ortak olmamak elde değil.Tebrik ederim.
fikirler değişir, önyargılar kalkabilir.yazinin amacı sosyal medyanın kullanım amacı mı? Kaç işsiz kalan gazeteciye kucak açtığı mı!? sosyalmedya.co da acemice yazilmis ve artik takipçisine bı şey ogretemeyen, sosyal ağlar artık dibimize kadar içindeler cumlelelerinin dısına cikilmadigi yazılarla doluyor. Hergün en az bir defa girdiğim sosyalmedya.co’dan zevk almamaya başladım. Üstelik elitist de değilim. Fikrim bildiginiz değişiyor, Temelkuran nasıl twitter’a yaklaştıysa ben de buradan düz, yazıların vermek istedikleri hakkında şüphelerim doğduğundan tamamen insani sekilde uzaklaşıyorum. oysa baya da uğraşmış bir başlık da atmissiniz ama buram buram başka bişey kokuyor..
Ece Temelkuran Habertürk ten çıkarılmadan önce de 200 binden fazla hayranı vardı. Ve Habertürkten çıkarılma nedenlerinden biri de sosyal medya da fazlaca yer alması. Haber Türk ün yöneticisi bunu söyleyen. Yani sosyal medyada Habertürk den sonra etkin olmadı. Sayın yazar araştırmayı seviyor ama pek araştırmıyor sanırım.
Bu haber başka bir şekilde başlıklandırılsaydı, içeriği biraz daha törpülenseydi belki site amacına uygun olabilirdi ama şimdiki haliyle herhangi bir gazetenin köşe yazısı gibi duruyor.Sen misin bunu yapan al işte biz de sana bunu yaparızvari hareketler falan.Ece Temelduran’ın ne yaptığı beni ilgilendirmiyor açıkçası.
Sosyal medyanın nasıl bir güç olduğunu Temelkuran örneklemiyle açıklamış bir yazı, ben beğendim. Bu arada “ergen” olan twitter 1 yıl içinde erişkin olmuştur ne var ki, burada kullanılan “ergen” sıfatının kıvırma payı vardır.:)
Bu site sosyal medya mahkemesi rolunu mu oynuyor?
çok iyi bir tespit yapmış gibi görünüyosunuz ama hiç de öyle değil. ece temelkuran bu retweetlenen twit hakkında açıklamasını yapmıştı twitterdan. münferit bir sorununu var galiba bu yazıyı yazanın. e.temelkuran’ın takipçi sayısıyla uğraşmak. iş bu! çok enteresan.
ayrıca işsiz kaldı deyip duruyosunuz ama takipçilere verecek parayı nerden buluyo bu kadın değil mi ama? az biraz mantıklı olun ya:))
Grafikte pek iddianıza kanıt sayılabilecek birşeyler yok. Son dönemde konuşan ve konuşulan bir yazara göre gayet mantıklı bir artış. İzniniz olmadan tweet/retweet atabilen uygulamalardan bahsetmiyorum bile. Adam haberiniz yokken sizi başkasına takipçi yapabiliyor, binlerce kişinin takip ettiği hesaptan twit de atabiliyor. Yani iletişim diyorum, sosyal medya diyorum…
Herkese merhaba! Öncelikle yazıyı okuyan ve olumlu olumsuz yorumlarını ifade eden herkese teşekkür ederim. Bizim bu yazıyı yayınlama amacımız her şeyden önce, olmuş bir olayı aktarmak ve bunun tespitini paylaşmaktı. Ece Temelkuran’ın yaklaşık bir yıl önceki tavrı ve ardından aşağıladığı kitle üzerinden sesini duyurma çabasıydı bizim konumuz. Açık bir dille, yaralamaya çalışmadan yazdık, yayınladık. Gelen yorumlar için herhangi bir “yorumda” bulunmak istemiyorum. Tüm ithamlarınızın cevapları aslında yazıda var.
Halbuki toplumumuzda linç kültüründen ve sosyal medyanın hala anlaşılamamış olduğundan da bahsetmiştim. Ancak görüyorum ki Ece Temelkuran’ın kendisi dahil yazı farklı yönlere çekilmek isteniyor. Oysa ki yazının neden yazıldığından ziyade içeriği tartışılmalıydı diye düşünüyorum.
Anlaşıldığı üzere konu, başka yerlere çekilme çabasına sahip. Ben yorum yapanlar ile aynı fikir değilim maalesef. Çünkü yazar arkadaşın yazısında belirtmek istediği resmen ‘tükürdüğünü yalama’ ancak bunu o kadar ince ve zarar verme kaygısı gütmeden yazmışkı, iyi niyetine inanmamak güç olsa gerek. Lütfen yazıyı tekrar tekrar okuyun ve yazılma amacını kavramaya çabalayın…
Yazılanı, çizileni kimin ne amaçla okuyacağı okuyucunun bileceği iş, orda bi durmak lazım.
”Tükürdüğünü yalamak” da nedir ? Klavye delikanlısı olmak, ahkam kesmek kolay elbet.
Eleştirel bi bakış galiba diyerek okuduğum yazı beni hayal kırıklığına uğrattı. Lisede, ortaokulda yapılırdı, ” aa bak ne dedi şimdi napıyoo ” Hiç bir yapıcı eleştiri içermeyen, saldırı ağırlıklı yazınızı okurken hiç tat almadım.