Sayıları yüzü bulan gazetecilerin sonuçlanmayan davalar ve haksız iddialardan dolayı parmaklıklar arkasında yaşlandığı, insanların söylemlerinden dolayı yargılandığı ve hatta sokak ortasında öldürüldüğü ya da bombalandığı bir ülke Türkiye.
Şimdi de bir Ekşi Sözlük yazarı, öğrencisi olduğu üniversitenin dekanı hakkında yazdığı iki entri yüzünden okulundan uzaklaştırma cezası aldı.
Düşünce özgürlüğü, evet. Ekmek gibi, su gibi lazım olan.
Niye şaşırıyoruz ki?
Tam da dünyaca ünlü yazar Paul Auster ile Başbakan Recep Tayyip Erdoğan arasında yaşanan tatsız atışmanın üzerine bu konunun ortaya çıkması kaderin ve karmanın cilvesi olsa gerek. Bilmeyenler için Paul Auster düşünce suçları işlediği iddia edilen ve hapiste olan yüze yakın yazarın yaşadığı haksızlıklardan dolayı Türkiye’ye gelmeyerek bu adaletsizliği protesto ettiğini belirtmişti. Ardından Erdoğan kendisine cevap verdi, Auster da Erdoğan’a.
İki konuyu birbirine bağlayacak değilim. Dikkat çekmek istediğim konu bireylerin düşüncelerine karşı saygı duyma kültürünün devlet mekanizmasının ve birey alışkanlıklarının her hücresinde, aşağıdan yukarıya, sağdan sola her düzlemde ve her anlamda yok oluyor olması. Bize katılmayanı bizden saymamakla kalmıyor, yok etmeye çalışıyoruz ve bu durum artık normal bir hal aldı.
Bizim gibi düşünmeyen tabi ki var olmayacak. Yoksa biz nasıl var oluruz ki, değil mi?
Konuya dönelim.
Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo, TV ve Sinema bölümünde okuyan son sınıf öğrencisi ve 3.96’lık derecesi ile son derece başarılı bir öğrenci olan Mikail Boz, üniversite dekanı olan Yusuf Devran hakkında girdiği iki entri nedeniyle okulundan bir dönem uzaklaştırma cezası aldı.
Yusuf Devran 2011 Şubat’ında Marmara Üniversitesi Radyo, TV ve Sinema bölümüne, Doçent olduğu Yeditepe üniversitesinden geçti. Aynı ay içinde, 2011 Şubat’ında profesör oldu ve Mart’ta ise Bölüm Başkanlığı’na atandı. Aynı yılın Temmuz ayında ise Devran, üniversitenin dekanlarından biri oldu.
Devran’ın dekan oluşunun başdöndürücü bir yükseliş hikayesi olduğu kesin ve Mikail Boz da entirileri ile burnuna pis kokuların geldiğine dikkat çekti.
Keşke dikkat çekmeseydi, şimdi okuluna devam ediyor olabilirdi. Önüne baksaydı, sesini çıkarmasaydı, tepki göstermeseydi, düşüncesini belirtmeseydi okulu bir sene uzamayacaktı.
Hata yaptı.
Kendisinin Yusuf Devran ile ilgili attığı ve uzaklaştırma cezası aldığı iki entri aşağıda. Herkes kendi adalet kantarından ve vicdan muhasebesinden geçirmekte özgür.
[quote style=”1″]marmara üniversitesi, iletişim fakültesi’nin, radyo, tv ve sinema bölümü’nün yeni başkanıdır. biraz tepeden inme biçimde getirilmiş gibi görünüyor. kendisi daha önce marmara iletişim’de hiç ders vermedi galiba. buna karşın bölümde o kadar profesör (esra biryıldız, şükran esen, serpil kirel, ahmet şahinkaya, nurcay türkoğlu) varken ve kendisi daha 20 gün önce, profesör ünvanı almışken, nasıl hemen bölüm başkanlığını alabildi, bir seçim yapıldıysa bu nasıl bir seçimdi anlaması güç doğrusu. günahını almayalım ama özgeçmişinde “samanyolu tv” deneyimi hemen göze batıyor.[/quote]
[quote style=”1″]marmara iletişim’de dördüncü ayını tamamlamadan atı aldığı gibi üsküdar müsküdar bırakmayan, dekanlığa yerleşen “profesör.” üç ay önce onun “tepeden inme” biçimde atandığını söylemiştim. meğer herif “marmara iletişim’in mesihi” imiş, şimdiden tepeden dekan oldu. pek yakında rektör olursa şaşırmayacağım. işin ilginci tepki gösterip anında görevlerinden istifa eden nurçay türkoğlu dışında doğru dürüst bu “garipliğe” tepki gösteren kişi de yok gibi. bundan önce melda şimşek’in yardımcı olan ali balabanlar hemen yeni dekan yardımcılığını üstlendi. filiz boshcele ise yüzük kardeşliğini erkenden kuranlardan gibi görünüyor, o da vekaleten iletişim bilimleri başkanlığına atandı. lafın kısası fakültenin biraz imajı vardı, içine ettiler bıraktılar. ortalık atanmışlardan geçilmiyor. bunun adı da yeniden yapılanma.[/quote]
Bu entrileri sonrasında savcılığın konu ile ilgili soruşturma açtığı ve polisin Mikail’i ifadesini almak için emniyete çağırdığı belirtiliyor. Ardından dekanlığa çağrılan Mikail üniversite yönetim kurulunda da kendisi hakkında soruşturma açıldığını öğreniyor. Savunmasında bahsi geçen entrilerde hakaret olmadığını belirten Mikail, hukuki yolların kullanılarak hakaret olup olmadığının araştırılmasını talep ediyor. Ancak konunun mahkeme yoluyla uzayacağını düşünen üniversite kurulu bu talebi reddediyor.
Mikail’in cezası bir dönem okuldan uzaklaştırma. Sebep hakaret. Savunma? Gerek yok!
“İfade ve eleştiri özgürlüğü kapsamında, daha demokratik bir üniversite yönetimi düşüncesiyle yazdığım yazı, tam da eleştirdiğim yönetim biçimi tarafından cezalandırıldı” diyen Mikail avukatı aracılığı ile yürütmenin durdurulması ve bozulması için bir dava açıyor.
Biz de bu konunun bugün konuşulmasını istiyoruz.
Eğer siz de düşünce özgürlüğüne inanıyorsanız, “bir entriyle öğrencilerin öğrenimi yarıda kesilmesin” diyorsanız ve her şeyi geçtim, yarın öbür gün ettiğiniz bir sözden, yazdığınız bir paragraftan dolayı suçlu olarak etiketlenmek istemiyorsanız, ses çıkarın.
Bu konuyu dile getirmiş olmanız gerçekten çok güzel bir şey. Demokrasi işlemese de, en azından unutulmuyor dedirtti. Düşünce özgürlüğümüzün peşini bırakmayacağız.
haber iyi hoş da “Devran’ın dekan oluşunun başdöndürücü bir yükseliş hikayesi olduğu kesin” ifadesi de nedir? Olayı olduğu gibi anlatmak dururken, neden yorum katarsınız ki, üstelik de mağdur taraf adına. Hiç yakışık olmamış. Haberin etkisinin de bu şekilde azaldığını anlamanız lazım; ama yine de G+’da paylaştım.
eh Türkiye başbakanının, düşünen insanların direkt hapishaneye tıkılmasını protesto eden Auster’e, gelsen nolur gelmesen nolur demesinin ardından, ülkemiz devlet üniversitelerinden birinin öğrencisine okula 1 dönem fazla gelsen nolur gelmesen nolur demesi şaşırtmıyor ama Yuh dedirtiyor.
@akgunib bu bir yorum yazisi aslinda, olabildigince kibar bir sekilde ifade ettim kendimi.
Ve bizler de “çağdaş, eğitimli, aydın” insan olarak bu dekanı ve benzerlerini örnek gösteriyoruz öyle mi! Tedrisat ile ilgili bir deyim vardır ya, tam bu dekana ve olaya uygun bir durum. Anlayan anladı
tahammülsüzce bir davranış, insan kendinde bu hakkı nasıl bulur ki ? Bir genç insanın geleceğini karartma hakkı kusura bakmayın insanlar kimse bu hakka sahip değildir….
Asıl garip olan bu haberin Medyada yer almayışı, tiner TT olurken Mikail’in esamesinin okunmaması. Herdönemde bunlar oluyordur, olacaktır. Ama mesele bu kadar “sosyal” iletişimin olduğu bir dönemde bu kadar cüretkar davranabilmekte. Ya da sistem (“Sosyal ağlar”, “iletişim”) yanlış kişilerce yönlendiriliyor/yönetiliyor. Tutmasanız bir büyük “göz”‘den bahsederim :)
Demek ki adam kendi adini google’da aratip kim ne demis diye bakiyor herhalde, enteresan.. Onun haricinde kisinin yorumuna bu sekilde reaksiyon gosteriyor ise isbu komplo teorisinin gercek oldugunu gosterir.