Reklamcılığın ve pazarlamanın, yıllar içinde sürekli olarak mecralarını geliştiren ve genişleten birer sektör olduğu artık inkar edilemez bir gerçek. Reklamcılık sektörü için hayati anlam taşıyan mecra kavramı, son yıllarda öncekilerden çok daha kapsamlı yeni bir platforma kavuştu; Sosyal Medya.
Bu yeni mecra, ilk yıllarında kullanıcılar için yalnızca bir sosyal platform olarak görülse de, reklam ve pazarlama anlamında yepyeni bir dünyanın kapısını açtı. Haliyle, hedef kitlesine ulaşmaya çalışan markalar için daha önce görülmemiş olanaklar sağlayarak, kısa sürede dünya çapındaki etkileşim gücünü de kanıtladı. Ülkemizde hala “Konvansiyonel Reklam” mı yoksa “Dijital Reklam” mı diye tartışıladursun, artık dünyada bu ikisinin yalnızca birer mecra ayrımı olduğunu fark ederek yüz yüze görüşeceği potansiyel müşterilere dijital platformlar üzerinden ulaşmayı başaran satış elemanlarının varlığından söz edebiliyoruz.
Florida, Fort Myers’deki BMW’nin satış elemanı olarak çalışan Tahmina Hassanein, birkaç yıl önce BMW’de çalışmaya başladığında satış stratejisine sosyal mecraları dâhil etmeye karar vermiş. Fakat bunun için bir süre bekleyen Hassanein, kariyerine öncelikle satmaya çalışacağı araçları teknik anlamda daha yakından tanıyarak başlamış. Daha sonraysa, markaların sosyal mecralardaki satış stratejilerini incelemeye başlamış. Klasik anlamdaki araç tanıtım bilgilerinin ve reklamlarının sıradanlığını fark etmesiyle birlikte, kendi dijital yaklaşımını inşa etmeye karar vermiş.
Bir satış temsilcisi olarak, markayı bir adım da olsa geriye atarak, potansiyel müşterilerle kendisi arasında bir bağ oluşturacak yapının doğru strateji olacağına karar verdiğinde, başta Facebook’ta olmak üzere, “Tahmina BMW” gibi kurumsal sayfalar oluşturmaya başlamış. Hassanenin’in bu yaklaşımı kısa süre içerisinde karşılık bularak kısa süre içerisinde ofisin parlayan yıldızı haline gelmiş ve satışlarını katlayarak artırmayı başarmış.
Sosyal medya, ülkemiz için hala taze sayılabilecek bir mecra olma niteliğini koruyor. Ajanslar ve birçok marka, sosyal mecraları etkin biçimde kullanmayı büyük ölçüde başarmış olsa da, daha küçük şirketlerin sosyal medya yaklaşımları stratejik yaklaşımdan uzak bir şekilde ilerliyor.
Sosyal medya, elbette ilerleyen yıllarda orta ve küçük ölçekli şirketler için bir muamma olmaktan kurtulacak. Fakat yine de bu konuyla yakından ilgilenen markaların ve insanların dikkat etmesi gereken en önemli nokta, kendi iletişim dillerini oluşturabilmeleri. Hassanenin’in oluşturduğu iletişim stratejisi, gerçek hayattaki bir müşteri temsilcisinin sosyal medya uyarlaması olarak şekillenmiş ve görünen o ki başarılı da olmuş.
Bu örneğin farklı bir boyutu daha var. Artık sosyal mecralardaki başarıyı; beğeni, paylaşım, etkileşim vesaire gibi sınırların ötesine geçerek, gerçek anlamda bir amaç-sonuç ilişkisi içinde tanımlamamız gerekiyor.
Yorumlar (0)