Google Türkiye, Orta Doğu ve Afrika Bölge Pazarlama Müdürü Mustafa İçil ile yerelleştirme, dijital pazar, mobil sistemler ve tabii ki Google Türkiye hakkında konuştuk.
Kenan Bölükbaşı: Öncelikle okuyucularımız için bize kısaca Google Türkiye’yi anlatır mısınız? Google Türkiye ne yapar? Google markası Google Türkiye’yi nasıl konumlandırıyor?
Mustafa İçil: Genç ve teknolojiye meraklı nüfusu, dinamik ve gelişmeye devam eden bilişim sektörüyle Türkiye, Google’ın çok önem verdiği bir pazar. Google Türkiye olarak bizim öncelikli hedefimiz, Google’ın dünya çapında sunduğu hizmet ve ürünlerin yerelleştirme çalışmalarını gerçekleştirerek Türkiye’deki kullanıcıların hizmetine sunmak. Yerelleştirme sadece Türkçeleştirmek anlamına gelmiyor elbette. İçeriğin de Türkiye’ye uygun hale getirilmesi önemli bir konu. Örneğin; en son hizmete sunduğumuz ettiğimiz servislerden biri, mobil cihazlar üzerinden sesli komutlarla arama yapma imkanı sunan Google Voice Search, oldukça olumlu geri dönüşler alıyor.
Google Türkiye ofisi olarak ayrıca Türkiye’de internet reklamcılığı pazarının gelişimine de destek vermek amacı ile çalışmalar da yapıyoruz. Lokal işbirliklerimiz ile farklı sektörlerden firmaları interneti pazarlama kanalı olarak nasıl kullanabilecekleri konusunda bilgilendiriyoruz. 2010’da bu amaçla önemli bir projeye imza attık. Yıl boyunca 5000’den fazla KOBİ’ye, veri analizlerinden ve internetin sağladığı diğer avantajlardan faydalanarak işlerini nasıl büyütebilecekleri, potansiyel müşterilere nasıl ulaşabilecekleri konusunda eğitim veren proje, “AdWords ile Başarının Temelleri“ adı altında toplam 47 ilde gerçekleştirildi. Bu yıl ise Türkiye’deki gençlerin internet dünyasında aktif olarak rol almalarını sağlamak, onları büyümeye devam eden internet reklamcılığı sektörüyle tanıştırıp bu alanda girişimciliğe teşvik etmek ve başarılı olmaları için gerekli becerileri kazandırmak amacıyla Google Genç Ajanslar Akademisi’ni hayata geçirdik. Akademi, Türkiye’nin çeşitli şehirlerindeki üniversitelerde Google eğitmenlerince verilecek olan ücretsiz Google AdWords Eğitimi, Google Genç Ajanslar Yarışması ve Google Genç Ajanslar Eğitim kampı olmak üzere 3 bölümden oluşuyor. Projeyle ilgili ayrıntılı bilgiyi www.google.com.tr/gencajanslar adresinde sunuyoruz.
K.B: Türkiye, Orta Doğu ve Afrika pazarlarının farklı dinamikleri Google’ın pazar stratejisine nasıl yansıyor? Bu farklı bölgeler için ne gibi öncelikleriniz var?
M.İ: Hedeflerimiz her pazarda benzerlik gösteriyor. Google dünyadaki bilgileri organize etmek ve kolayca erişilebilir hale getirmek vizyonu üzerine hareket ediyor. Bunu başarmak için hayata geçirdiği inovatif yazılımları mümkün olduğu kadar çok ülkede lokalize etmek için çalışıyor. Ürünlerin ötesinde ister son kullanıcılar ister kurumlar için olsun, Internet deneyimini daha iyi seviyeye çıkaracak eğitim çalışmalarına ve iş ortaklıklarına imza atıyor. Yalnız bunu yaparken farklı pazarların dinamiklerindeki değişiklikleri de göz ardı etmemek gerekiyor. Lokal pazarı iyi tanımak, o pazarın dinamiklerine uygun projeleri hayata geçirmek çok önemli. Örnek vermek gerekirse Afrika’da altyapısal olarak internet erişimini yaygınlaştıracak ve deneyimi geliştirecek yatırımlara ağırlık verilirken, Orta Doğu’da lokal dildeki internet içeriğinin zenginleştirilmesine yönelik çalışmalar önemli bir öncelik alıyor.
K.B: Google, Türkiye pazarında hangi servislerinde yerelleşmeye en yüksek önceliği veriyor? Google Türkiye’nin bu süreçteki rolü nedir?
M.İ: Yerelleştirme konusunda özellikle öncelik verdiğimiz servisler olduğunu söylemek pek mümkün değil. İmkanlar dahilinde, diğer ülkelerde sunulan tüm servisleri Türkiye’ye de getirmek istiyoruz. Kullanıcıların ve iş dünyasının, yani genel olarak pazarın ihtiyaçları, yerelleştirilen servislerin öncelik sırası üzerinde etkili olabiliyor. Google Türkiye olarak, yerelleştirmenin Türkiye’deki kullanıcıların anlayışına ve değerlerine uygun gerçekleşmesi için çalışıyoruz.
K.B: Teknoloji ürünlerinin yerelleşmesi her zaman sıkıntılı bir süreçtir. (Yazılımların Unicode dil desteği sorunları yaşaması, “Ateş Duvarı” gibi çevirilerin algılanamaması, Windows 95 dünya saati haritasındaki sınırların Peru ve Ekvator hükümetlerinden tepki görmesi gibi.) Google Türkiye olarak bu tip zorluklarla karşılaşıyor musunuz?
M.İ: Lokalizasyon dediğiniz gibi kolay bir süreç değil. Teknik açıdan Google’ın lokalizasyon konusunda uzman mühendisleri sayesinde büyük sorunlar yaşamıyoruz. Özellikle yazılımların internet üzerinden çalışan yazılımlar olması bu konuda da bir avantaj sağlıyor. Lokalizasyonda asıl önemli olan konu ürünün dilin ötesinde lokal pazara uygun hale getirilmesi. Örnek olarak Google harita servisinde yerel işletmelerin rahat bulunabilir olması, arama sonuçlarında sadece global değil lokal sonuçların da en doğru şekilde indekslenmesi ve sıralanması gibi. Bu konuda da kullanıcılara en iyi servisi sunabilmek için çok hassas davranıyoruz.
K.B: Girdiğiniz her pazarda farklı ölçeklerde rakipleriniz var. (Bing olsun, Blekko olsun, kendi hizmetini tanıtırken karşılaştırma ölçütleri Google.) Google’ın rekabet stratejisi hangi prensipler üzerine kuruludur?
M.İ: Google olarak kullanıcıların ihtiyaçlarına odaklı bir şekilde hareket etmeye öncelik veriyoruz. Rekabet, pazara hareketlilik katmasının yanı sıra, ihtiyaçlarına cevap verecek çözümler üretilmesini sağlaması bakımından kullanıcıların lehine sonuçlar doğuran bir olgu ve bu da Google olarak her zaman memnuniyetle karşıladığımız bir şey.
K.B: Google Türkiye olarak Türkiye’de Android kullanımı üzerine gelecek öngörüleriniz ve hedeflerinizden bahsedebilir misiniz?
M.İ: Dünya genelinde akıllı telefonların oranı hızla yükseliyor. Bunu yanında Android tarzı işletim sistemleri kullanan tablet cihazlarda yaygınlaşıyor. Önümüzdeki bir kaç sene içinde internete erişimde mobil cihazların kullanımı bilgisayar kullanımının önüne geçecek. Bu alanda Android işletim sistemi açık ve esnek yapısıyla ve zengin uygulama seçeneği ile birçok donanım firmasının tercihi olmaya başladı. Birçok pazarda akıllı telefonlar arasında Android işletim sistemi tabanlı olanlar birinci tercih olmaya başladı. Türkiye’de de HTC, Samsung, Huawei gibi birçok marka Android işletim sistemli telefonlar açısından zengin bir seçenek sunmaya başladı. Özellikle son dönemde Türkiye’de de aktif hale gelen Android Market sayesinde pazarda talep daha da artacaktır.
K.B: Google’ın işe alım süreci insanlar tarafından çok merak edilen ve konuşulan bir süreç. Peki, Google Türkiye için nasıl bir işe alım süreci izliyorsunuz?
M.İ: Google sürekli değişim ve gelişim gösteren bir sektörde aktif olduğu için, merak sahibi, kendisini sürekli geliştiren, alanında ülkesindeki ve dünya genelindeki gelişmeleri yakından takip eden ve yeni fikirlere açık bir bakış açısına sahip olan, üretken çalışanlara ihtiyaç duyuyor. Google’ın bu yöndeki yüksek beklentileri, Google’da çalışmak isteyen çok sayıda insan olması ve uygun çalışanları bulma hedefi, hassas ve detaylı bir işe alım sürecini beraberinde getiriyor.
K.B: Bulut bilişim, hem veriyi hem işlem yükünü istemciden sunucuya taşıması ve mobil teknolojilerin gelişimini beslemesi açısından bir devrim niteliğinde. Fakat bazı kesimlerce internet ağına ciddi bir veri yükü getireceği kaygısı söz konusu. Bu konuda görüşlerinizi alabilir miyiz?
M.İ: internet erişim hızlarının katlanarak artması, veri sıkıştırma teknolojilerinin gelişimi, depolama maliyetlerindeki büyük düşüş bulut bilişimin daha kullanılabilir ve yaygın olmasının ve geleceğin teknolojik altyapısını şekillendirecek olmasında önemli rol oynuyor. Google gibi teknoloji şirketleri, gerek bireysel kullanıcıların gerekse iş dünyasının Bulut Bilişim konusundaki isteklerine cevap verebilmek için büyük bir hızla yenilikçi çözümler üretiyor. Bu bağlamda; bilgi saklamayı, düzenlemeyi ve paylaşmayı daha kolay ve etkili hale getirecek çözümler sunmak, Google olarak vizyonumuzun önemli bir parçası.
K.B: Biraz da sizden bahsedelim isterseniz. Kariyerinizde Google, Microsoft ve Apple gibi global teknoloji devleri bulunuyor. Kariyerinizin kilit noktası olarak adlandırabileceğiniz bir kararınız, bir olay var mı?
M.İ: Kariyerimin her noktası benim için çok önemli. Çok dinamik ve dünyadaki değişimi takip eden, hatta bu değişime liderlik eden şirketlerde çalışma fırsatını yakaladım. Her gün yeni şeyler öğreniyorum ve bu değişimde etkin bir rol almaktan büyük mutluluk duyuyorum.
K.B: Sektöre ilk adım attığınızda 6-10 yaş arası çocuklara 3 ay kadar programlama öğrettiğinizi okumuştum. Nasıl bir tecrübeydi?
M.İ: Muhteşem bir tecrübe. O yaştaki çocukların teknolojiye merakını ve anlatılanları ne kadar hızlı kavradıklarını görünce şaşkınlığa düşüyorsunuz. Bir taraftan da yeni jenerasyonun konuştuğumuz ve içinde bulunduğumuz değişime nasıl doğal bir şekilde ayak uydurduğunu görüyorsunuz.
Yorumlar (0)