x

Instagram’da bir yalanı mı yaşıyoruz?

Instagram’da bir yalanı mı yaşıyoruz?

Sosyal medya hayatımıza girdiğinden beri düzenli aralıklarla sorulan bir soru var; “X mecrasında bir yalanı mı yaşıyoruz? Kendimizi ve çevremizdekileri mi kandırıyoruz?”. Sosyal medyanın ilk zamanlarında daha gündelik, daha kendi halinde paylaşımlar yapılıyordu. Aile gezileri, arkadaş toplantıları, yolda görülen güzel bir kare gibi mesela. Herhangi bir Instagram hesabının 2012-2013 dönemi gönderilerine bakın mesela. Günümüz paylaşımları ile yakından uzaktan bir ilgisi yok o fotoğrafların. Biraz daha sonralarda ise bir nispet yarışı başladı sosyal medyada. Herkes sürekli mutlu, herkes sürekli tatilde, herkes sürekli başarılı ve herkes hiç olmadığı kadar kusursuz gibi gözükmeye başladı gözümüze.

Bir süre sonra internet, trollerin yanında zorbaların da türediği bir alan haline geldi. Bilhassa genç kullanıcılar bu online-zorbalar sebebiyle gerek psikolojik gerek fiziksel zarara da maruz kaldılar. Bir noktadan sonra da artık kullanıcılar kendi kendilerinin zorbaları haline geldiler. Beden algısının bozulmasından, beslenme alışkanlıklarının değişmesine ve sadece bir kare içinde yaşamaya varan durumlar ortaya çıktı. “Ditch The Label” isimli zorbalık karşıtı yardım derneği ise YouTube üzerinden paylaştığı video ile bu duruma dikkat çekiyor.

Daha büyük topluluklar içinde yaşama hali

Sosyal medya öncesi dönemlerde, her ne kadar hatırlamakta zorlansak da, daha küçük birer topluluğun parçalarıydık. Ailemiz, yakın çevremiz, iş ya da okul arkadaşlarımız dışında çok fazla insanla etkileşim içinde değildik. Keza bu insanlarla da biz izin verdiğimiz ölçüde paylaşım içindeydik.

Günümüze gelindiğinde ise daha büyük topluluklar içinde yaşar olduk. Sosyal medya ile birlikte tanımadığımız insanları takip ediyor ve başka tanımadığımız insanlar tarafından takip ediliyoruz. Eskisi gibi sadece bizim izin verdiğimiz saatler içinde değil düzenli olarak onlarla iletişim halinde kalıyoruz. Bu da ister istemez bir baskı yaratıyor sosyal medya kullanıcıları üstünde. İşin daha da acı kısmı, bazı insanların kendilerinde her sözü söyleme hakkını görmeleri. İlk zamanların “naif” trolleri yıllar içinde tam gücüne ulaşmış birer zorbaya dönüşüp internetin sağladığı “yüzleşmek durumunda olmama” halini de kullanarak diğer kullanıcılara yıkıcı veya zarar verici olsa da istediklerini söylemeye başladılar. Sosyal medya öncesi topluluklarda bu durumun olması çok mümkün değilken günümüzün olağan bir durumu haline geldi bu tarz bir iletişim. Bu iletişim de kullanıcıların kötü sözleri duymamak için kendi kendine bir yalan yaratmasına sebep oluyor ve günün sonunda sosyal medya “kusursuz insanlar”ın olduğu bir yer haline geliyor.

Şeytanın avukatlığını yapmak gerekirse

Elbette sosyal medyanın beraberinde getirdiği ciddi sıkıntılar yaşanıyor. Ancak günümüzde bu algı biraz daha kırılmaya başlandı. Birçok hesap “gerçek” fotoğraflar paylaşmaktan çekinmiyor. Sevginin ve iyiliğin sesi daha da yükseliyor sosyal medyanın her mecrasında. Bu da elbette bir umut zerk ediyor hepimize.

Bunun yanında sosyal medya hepimiz için olmak istediğimiz insan olabileceğimiz bizim kontrolümüzde olan bir alan sağlıyor. Sıkıcı ofislerde çalışırken Instagram üzerinde bir origami ustası olarak nam salmak mümkün. Her gün görüştüğün arkadaşlarından alamadığın desteği, hiç tanımadığın insanlardan, takipçilerinden alabiliyorsun. Gündelik hayatında yoksun olduğun onaylanma ve takdir görme duygusunu buradan tatmin edebiliyorsun.

Elbette bunlar da kendi içinde sorunlar barındırıyor ancak bir noktaya kadar ihtiyaçlara çözüm olan bir yer sosyal medya. Trollerin ve zorbaların azaldığı bir noktada sevginin ve desteğin gücü arttığında, insanlar daha iyi bireyler haline gelmek için bir ilham kaynağı olarak kullanacaklar sosyal medyayı. Salt gıpta duygusunun yerini harekete geçme duygusuna bırakacak. Şu anda da bırakmaya başladı aslında zaten yavaş yavaş. Instagram’daki 700 milyon hesabın küçük bir kısmı da olsa bu sevgiyi yayan, giderek çoğalacaklar. Dolayısıyla asıl sorunumuz güncelde bir yalanı yaşayan insanlar değil, nasıl bu yalana itildiğimiz ve buradan gerçekliğe nasıl döneceğimiz olmalı.

Yorumlar (0)