x

Nostaljik Bir Sosyal Medya Örneği: Mahalle Bakkalları

Nostaljik Bir Sosyal Medya Örneği: Mahalle Bakkalları

Hepimiz bakkal kültürüne az çok aşinayız. Çağın gereği olarak yok olmaya yüz tutmuş bu sosyal olguyu sonraki kuşaklar muhtemelen göremeyecekler. Bunun başlıca sebebi marketlerin sunduğu avantajlı fiyatlarla rekabet edemiyor oluşları. Sizlerle soyu tükenmekte olan mahalle bakkallarının sorunlarını ve özlemini çektiğimiz bir kültürün nostaljik duygularını paylaşmayacağım. Anlatmak istediğim şey bakkal kültürünün, bakkal olgusunun nasıl iyi bir sosyal medya örneği olduğu.

Sosyal medyada markalara öğütlenen şeylerin başında müşteriyle bağ kurmak ve ilişkileri geliştirmek geliyor. Facebook fan sayfaları, bloglar, Twitter profilleri hep bu amaca hizmet eder. Müşterileriniz sizinle anlamlı bir bağ kursun, sizin sadece bir marka olmadığınızı onlar gibi etten kemikten kişiler olduğunuzu bilsinler, sizi kendilerine yakın görsünler ki aynı hizmeti veren bir çok üretici arasından sizi tercih etsinler. Mahalle kültürüne ait diğer bir çok esnaf gibi bakkallar, bunu sosyal medya var olmadan çok önce yapıyorlardı. Müşterileriyle yakın ilişkiler kuruyor, onları kendilerine ‘bağlıyorlardı’.

Her ailenin düzenli olarak alışveriş yaptığı bir bakkal vardı. Bu bakkal amcalarla samimi ilişkiler kurulurdu. Bakkal dükkanları sadece alışveriş yapılan yerler değil, aynı zamanda sosyal bir ortam,bir buluşma noktasıydı. Başka bakkala gitmek, oradan bir şey satın almak ayıp birşeymiş gibi hissedilirdi. Diyelim ki başka bir bakkaldan alışveriş yaptınız, kendi bakkalınızın önünden geçmez başka yoldan eve giderdiniz ki bakkal sahibi görürse ayıp olmasın. Çocukken bana mahalledeki diğer bakkalar hep çok cazip gelirdi. O dükkandaki farklı markalardaki çikolatalar, oyuncaklar beni ne kadar çekse de ‘sınırların dışına çıkamazdım’, ayıptı çünkü.

Bakkallar -marketler gibi- sadece alışveriş yapılan bir yer değildi. Şimdi marketlerin hizmet olarak sunduğu bir çok şeyin fazlasını onlar size hem tabii ki hizmet olsun diye hem de aranızdaki samimiyet çerçevesinde sunarlardı. Veresiye diye bir şey vardı mesela. Ay sonunu denkleştiremeyen bir çok aile için veresiye sığınılacak bir şeydi. Şimdi ay sonunu denkleştiremiyorsanız bankaların insafına kalmışsınız demektir. Bakkallar müşterilerine güvenirdi ki şu zamanlarda bunu hiç bir market zincirinden bekleyemezsiniz. Bakkalın bir çırağı olurdu ve size poşetleri taşımada yardım ederdi veya telefonla verdiğiniz siparişleri kapınıza kadar getirirdi. Gazetelerin kuponlarını biriktirerek ansiklopedi, televizyon, ev eşyaları toplamanın popüler olduğu zamanlarda sokağınızdaki bakkal sizin için gazete ayırırdı. Böylece kuponlarınız eksik kalmazdı.

Büyük sermayeli market zincirlerinde muattabınız olan kişiyle diyaloga geçemezsiniz. Bakkallar için durum böyle değildi ama. Memnuniyetinizi de şikayetinizi de müessesinin en üst pozisyonundaki kişiye istediğiniz zaman iletebilirdiniz. Marketlerde derdinizi kasiyerlere veya en fazla (çok cızırtı koparırsanız) hiyerarşide ondan bir kaç basamak üstteki bir görevliye anlatabilirsiniz. Karşınıza çıkacak kişi çoğu zaman şikayette bulunduğunuz konunun muhattabı bile değildir.

Şimdilerde malumunuz bakkalların sayısı eskisine göre çok az. Eskiden mahallemizde her sokak başında bir bakkal vardı ve marketler ancak arabayla gidilebilinecek mesafedeydi. Ama şimdi baktığımda on dakika yürüme mesafesinde altı tane market olduğunu ve sadece bir bakkal olduğunu görüyorum. Bir marketi diğerine tercih etmemdeki tek bağlayıcı unsur (kurduğum bağ değil) sunduğu avantajlı fiyatlar.

Bir market alışverişinde babamın söylediği bir söz hep aklıma gelir. Biz ailecek seri bir şekilde market arabasını doldururken, şunu da alsak mı diye bir ürün için konuştuğumuz sırada babam ‘Onu da bakkaldan alırız, o da para kazansın’ demişti. İşte bu söz bakkalın sosyal medya başarısının çok iyi bir örneği. Bakkal amca babamla nasıl bir bağ kurmuşsa, aynı ürünü daha ucuza satın almaktan vazgeçerek ondan satın almayı tercih ediyor. İşte markaların sosyal medya aracılığıyla müşterileriyle kurması gereken bağ bu denli sıkı olmalıdır.

Eminim ki bakkallarla (ve diğer tüm esnaflarla) ilgili buna hepimizin geçmişinde buna benzer bir çok örnek vardır.  Bu tip bir ilişkiye en iyi örneklerden birisi de berberlerdir. Çoğumuzun uzun süredir müşterisi olduğu, vazgeçemediği  bir berberi vardır. Saçımızı tanır, bize hangi modelin yakışıp yakışmayacağını en iyi o bilir. Her gittiğimizde uzun uzun sohbet ederiz. Ailemizi, eşimizi dostumuzu tanır, hepsinin hatrını sorar. Bakkallar gibi berber dükkanları da önemli bir sosyal ortamdır. Başka bir berbere tıraş olmak başka bir bakkaldan alışveriş yapmaktan daha ‘sakıncalı’ bir şeydir. Eğer ki başka bir berbere saçlarımızı kestirdiysek önünden utana sıkıla geçeriz veya yolumuzu değiştiririz.

Markalar sosyal medyadaki hareketlerinde yukarıda anlattığımız esnaf-müşteri ilişkilerini kendilerine örnek almalıdır. Bunun için gerekli önemli vasıflardan ikisi şeffaf olmak ve müşteriye güven vermektir. Sosyal medya, markanın iyi yönlerinin cilalanarak vitrine konulduğu bir mecra değildir. Bir marka müşterisine güven verir, onunla  iyi bir bağ kurarsa müşteri, tıpkı babamın yaptığı gibi aynı kalitede bir ürünü daha pahalı olsa bile o markadan almayı tercih edecektir.

Yorumlar (6)

  1. Mahallenin bakkalı ya da berberi bizi sevgiyle mi tehditle mi bağlıyordu? Bu da ayrı bir tartışma konusu bence.

  2. Cok guzel bir yazi Bahadir..
    Bizim bakkalin mavi onlugu vardi..
    Bir de malin tazesini, bozulmamisini verirdi..
    Ozellikle yogurt aldigim zaman, yogurdu acip bakardi bozuk mu degil mi diye..
    Yumurtalari kendisi tek tek dizerdi kese kagidina..

    Mahalle esnafi ayni zamanda bilginin toplandigi ve dagitildigi merkezdir..
    Mahalleli hakkinda butun bilgiye bu noktadan ulasilirdi..

  3. Egemen Bey ve Korhan yorumlarınız için teşekkür ederim.

    Pazar günü Radikal almıştım ama bahsettiğiniz yazıyı okumadım malesef Egemen Bey, güzel bir tesadüf olmuş.

  4. sosyal mecralarda “bireylere dokunmaya çalışan” markalar için iyi bir örnek olmuş, tebrikler