Şu sahne hepinize çok tanıdık gelecektir:
20’li yaşlarındaki bir grup arkadaş bir mekanda otururlar. Ancak birbirleri ile konuşmaktansa telefonlarına bakıyorlardır. Dışarıdan izleyenlerse gençliğin nereye gittiğine dair çeşitli yorumlarda bulunurlar. Halbuki o sırada o masanın çevresinde oturanlar hummalı bir çalışma içerisindedirler. Çektikleri yüzlerce karenin arasından en güzel olanı seçmeye, seçilen fotoğrafı en iyi şekilde düzenlemeye, içlerine sindikten sonra paylaşım noktasına gelindiğinde ise açıklamaya yazacakları o eşsiz sözleri bulmaya çalışıyorlar ve Instagram’daki takipçilerinin huzuruna çıkıyorlar.
Bilgisayarlarının başında oyun oynayan nesle yapılan muamele, şimdi Y kuşağına yapılıyor. Kimi zaman yüzeysel oldukları, narsist oldukları, gerçeklikten kopuk oldukları söylense de söz konusu Instagram olduğunda onlardan öğreneceğimiz çok şey var.
Pazarlama profesyonellerinin birçoğu sosyal mecraları anladıklarını ve bilgilerinin engin olduğunu düşünseler de 19 yaşındaki bir Instagrammer’ın yaklaşımına, yaratıcılığına ve bilgisine sahip değil.
Peki biz, Y kuşağının temsilcilerinden Instagram ve sosyal medya hakkında ne öğrenebiliriz?
1. Detaylara özen
Dışarıdan bakıldığında aynı kareyi on defa çekmiş gibi gözükse de, hepsinin birbirinden farklı olduğunu görüyor. Filtreleri büyük bir hassasiyetle inceliyor. Onlarca seçenek arasından vermek istediği duyguyu en doğru anlatan filtreyi kullanıyor. Fakat bu da yetmiyor, üstüne ince ayarlar yaparak tam olarak anlatmak istediğini anlatıyor.
Bir Instagrammer, sadece fotoğraf paylaşmıyor. Tek tek tüm detayların üstünden geçiyor ve onları mükemmelleştiriyor.
2. Markanın sesine dair içsel bir anlayış
Markalar “sen” mi “siz” mi diye hitap edeceklerine karar vermeye çalışadursunlar, Instagrammerlar daha ziyade eğlenceli mi olacaklar, soğuk mu duracaklar, uzun uzun anlatan bir hesap mı olacaklar yoksa iki kelimeyle mi anlatacaklar kendilerini, yoksa sadece bir emoji mi koyarak iletişim kuracaklarını düşünüyorlar.
Yazılmış bir açıklamanın arkasında çok daha derin bir çalışma var. Kendilerini en iyi anlatacak sesi bulup onunla konuşuyorlar.
Profesyonellik çatısı altında hiçbir duygu barındırmayan cümleler onlara göre değil. Haksız da sayılmazlar bu konuda.
3. Paylaştığın ve görüldüğün kadarsın
İnternet, herkesin kendini istediği gibi yeniden yarattığı eşsiz ortam…
Günümüzde Instagram’ı ciddiye alan kullanıcıların yaptığı en iyi işlerden bir tanesi de kişisel markalarını en iyi şekilde ortaya koymalarıdır. Her paylaşımları koskoca bir marka mimarisinin tuğlaları olarak özenle seçilen parçalardan oluşuyor.
Tabi bu parçaları oluştururken bazen işler çığırından çıkabiliyor. Lüks arabalar kiralayıp, başkalarının evlerinin önünde fotoğraf çektirmeler, denedikleri takım elbiselerle sahipmiş gibi paylaşımlarda bulunmalara kadar uzayabiliyor.
Ancak buradan onların bu işi ne kadar ciddiye aldıklarını, ne kadar uzun yollar kat edebileceklerini görmemiz gerekiyor. Çünkü biliyorlar ki kendini gösterdiğin kadar ve insanların seni gördüğü kadarsın. İki gerçeklik birbirinden farklı da olsa söz konusu etkilemek olduğu zaman bu yolları kat etmekten çekinmemek gerekiyor.
4. #nofilter eskisi kadar masum değil
Instagram ilk çıktığında hepimiz ağır filtreler kullanıp fotoğrafları paylaşıyorduk. Bir süre sonra filtresiz fotoğraf paylaşma akımı geldi. İşler giderek karmaşıklaşırken ortaya yüzlerce filtre ve düzenleme uygulaması çıktı. Şimdi ise Instagrammerlar filtre kullanırken filtre kullanılmamış gibi göstermeyi hedefliyorlar.
Fotoğraf kalitelerinin bu kadar yükseldiği bir dönemde iki büyük günah var: kötü düzenlenmiş fotoğrafın paylaşılması ve daha da beteri iyi bir fotoğrafın ağır filtreler altında kaybolması.
Bir sonraki seferde karşınızda yüzlerce filtrenin arasından en iyisini bulmak için çaba sarf eden ve sonucunda da sanki filtresizmiş gibi görünen fotoğrafları paylaşan bir Y kuşağı mensubu görürseniz, ona anlayış gösterin.
5. Vermeden almak olmaz
Instagrammerların en iyi tecrübe ettikleri şeylerden biri de Instagram’ın karşılıklı ilişkilerle yürüdüğüdür. Eğer insanların sizi takip etmelerini istiyorsanız, onlara takip edilmeye değer içerikler gösterin. Eğer insanların paylaşımlarınıza yorumda bulunmasını istiyorsanız siz de onların yorumlarına cevap vermelisiniz. Eğer insanların fotoğraflarınıza beğeni yağdırmasını istiyorsanız, insanların beğeneceği içerikleri paylaşmanız (ve elbette diğer kullanıcıların paylaşımlarını beğenmeniz) gerekiyor.
Instagram’da bir kenarda durarak mucizelerin olmasını bekleyemezsiniz. Y kuşağı bunu çok iyi biliyor. Instagram’da bir kitle oluşturmak için orada vakit geçirmeniz gerekiyor. Dışarıdan izleyerek “Neden takipçi sayımız bu kadar az?” diye yakınmak bir işe yaramayacaktır.
6. Satış sayfası gibi gözükmeden sayfanız üzerinden para kazanmak
Eğer başarılı bir Instagrammer olursanız başka markaların ürünlerini sayfanızda tanıtarak yüklü miktarda para kazanabilirsiniz; hatta daha sonralarında büyük markalar sizleri Instagram sayfalarını yönetmek adına işe alabilir.
Durum aslında çok basit. Önce kendi hesabınızla Instagram üzerinde ne kadar başarılı olduğunuzu gösterin, sonrasında bunu başka markalar için para karşılığı yapın.
Kendi Instagram’ı olmayan pazarlama profesyonellerinin, sosyal medya bölümünde çalışan ve kendi hesaplarını inanılmaz başarılara taşıyan çalışanlara direktif vermesi nereden bakarsanız zor anlaşılacak bir durum. Kimi zaman işi bilenlere teslim etmek gerekebilir. Arada bir Y kuşağına sosyal medya konusunda söz vermek markaların bu anlamdaki başarısı için büyük bir artı olabilir.
Yorumlar (0)