x

Sosyal Medya ile Küreselleşmeye mi Gruplaşmaya mı?

Sosyal Medya ile Küreselleşmeye mi Gruplaşmaya mı?

21. yüzyılın en önemli fenomenlerinden biri olan “iletişim”in ve alt kümeleri olan internet ve sosyal medya kavramlarının küreselleşmeye olan katkısı hem kendi içinde bir fenomenin oluşmasına yardımcı oluyor hem de artan “iletişim” fenomeninin devamını sağlıyor.

Küreselleşmenin bu minvaldeki tanımını yazarken ise coğrafi sınırların kalkmasını, mesafelerin kilometre ile değil byte ile ölçülmesine ve dolayısıyla etkileşimin artmasına ve yine dolayısıyla geçtiğimiz yüzyılın ikinci yarısında özellikle soğuk savaş ertesinde ortaya çıkan liberal rüzgar ile beraber bireylerin daha yakın, daha özgür (!), daha birbirinden haberdar ve daha “birbirine benzer” olmasına atıfta bulunmamız gerekiyor.

Sorun da burada başlıyor. Artan internet kullanımı ve iletişimin değişen düzlemini çok boyutlu hale getiren sosyal medya araçları ile beraber birbirimize daha benzer hale gelirken aslında ağırlık anlamında ne kadar da ufak olduğumuzu fark ediyoruz. Atalarımızın komşuluk (köy, kasaba, mahalle) ve iş (fabrika, tarla, inşaat) alanlarında yarattığı ilişkilerdeki birim sayısı ile bizim şu anda etkileşim içinde olduğumuz birim sayısı arasında dağlar kadar fark var.

Bu fark da aslında biz farkında olalım ya da olmayalım büyük resim içerisinde küçük bir yer kapladığımızı bize ispat eden bir faktör halini alıyor.

Bu noktada insanın her zaman için hayatta kalma içgüdüsünü ve çevresini etkileme (lider olma) ya da çevresinden etkilenme (bir gruba ait olma) alışkanlıklarını koruyor oluşuna dikkat çekmek gerekiyor. Varolduğumuz ilk andan beri saldırarak ya da uzaklaşarak tehlikelerden kaçınıyoruz. Söylemle ve eylemlerimizle nüfuz sahibi oluyor, etkiliyoruz ve son olarak hem tehlikelerden korunmak ve yalnız kalmamak için hem de nüfuz sahibi olandan feyz almak ya da sadece ona yakın olmak için nüfuzun etrafındaki gruba üye oluyoruz.

Sosyal medya ile insanoğlu kendini yeni baştan yaratmıyor. Sosyal medyaya ve kullanıcılarına yüklenen bütün o roller aslında lider bireylerin ve dolayısıyla gruplar halindeki kitlelerin değişimin başdöndürücü hızına ayak uydurmaya çalışmalarının (hayatta kalmak) ve trendi yakalama çabalarının (nüfuza yakın olmak) tezahürüdür.  Yani ne Orta Doğu’daki isyan ya da devrimler ne de Obama’nın 2008’deki seçim çalışmalarında sosyal medyayı etkin kullanışı yeni değildir. Eskiden beri varolanın şekil değiştirmiş halidir.

Yine de bir değişimin içinde olduğumuz gerçeği yadsınamaz. Ancak bu değişimin ismi sınırların kalkması ya da daha havalı bir şekilde söylemek gerekirse küreselleşme değildir. Küreselleşmenin temelinde ayrımların yer almaması varken, DNA’ları bir olsa da insanoğlunun fiziksel ve davranışsal anlamda birçok farklı çeşidi olduğunu unutmamak gerekiyor.

Ama işin asıl gözden kaçan tarafı küreselleşmeyi desteklediği iddia edilen sosyal medyanın aslında gruplardan ve dolayısıyla sınırlardan oluşuyor olmasıdır. Arkadaşlarımızı tasniflememize yarayan Facebook ya da Twitter listeleri bunun birer örneğidir (ve tabi diğer bütün sosyal medya araçları da). İşimizi kolaylaştırmalarından öte bu listeler çevrenizi gruplamanıza yarar. Yani sınırları çizer, ayrımda bulunursunuz. Sosyal medyada bağlantı içinde olduğunuz kullanıcılar ile içinde bulunduğunuz etkileşimi seçen sizsinizdir ve bu da elitizmin çok katmanlı olan yeni tanımını beraberinde getirir. Bizim gibi düşünen kişilerin çokluğu haklılığımızı kanıtlar ve bu kişileri bulmak ve yeni gruplar oluşturmak için çırpınırız. Bu hayatın acımasızlığına karşı olan gerçekçi bakış açısını doğrulamaktan ziyade gerçeğin küresel değil katmanlı bir şekilde evrim geçirdiğini ispat eder.

Bu gruplamayı hayatta kalmak, lidere yani fikir önderine yakın durmak ya da bir gruba ait olmak için değil eğlenmek için, faydalanmak için ve artan veri akışı içerisinde düzeninizi ve akıl sağlığınızı korumak için yaparsınız. Ama tekrarlanan eylemler alışkanlıklara dönüşür ve alışkanlıklar davranış kalıplarının temelidir. Yani yüzyıllardır hayatta kalmaya ve bir yere ait olmaya çalışan atalarınız gibi siz de sosyal medyanın çok sesli yapısında ayakta kalmaya ve kabul görmeye çalışıyorsunuz. Bunun için de varolan grupları tanıyor ve farkında olmadan onaylıyor ve hatta kendi mikro alanlarınızda kendi gruplarınızı yaratmaya çalışıyorsunuz.

Bu durumun ismi kafamız karışmasın diye küreselleşme olarak kabul görmeye devam ediyor. Aslolan ise çok eskiden beri varolan sınırların, ayrımcılığın ve yeni oluşan değişken ve irrasyonel formlardaki elitizmin hüküm sürüyor oluşudur. İktidar alanları artık yalnızca liderlere değil, takip edenlere de ait. Dolayısıyla daha çok sınır, daha çok ayrım bulunuyor. Tekrar ederek varlığını koruyan ve insana ait olan hayatta kalma ve grup oluşturma ya da gruba ait olma gibi alışkanlıklarımız küreselleşme yalanı ve illüzyonundan ziyade çok-kültürlü mevcudiyetimizi güçlendiriyor.

Ama bu gerçekler hiçbir şekilde karamsar bir geleceğe işaret etmemeli. Yalnızca değişen formlar (sosyal medya) ve buna alışma süreci sırasındaki anlama ve ifade etme gayretimizdir bizi zorlayan. En gerçek olan tespit hiçbir zaman eşit, aynı ya da sınır olmadan yaşamamış olmamızdır. Sosyal medyanın sağladığı ise geçmişe nazaran artan iletişim imkanları yanında küreselleşmeden ziyade saklı bir gruplaşma doğasının oluşmasıdır.

Yorumlar (1)