Yapay zeka olgusu, yavaş yavaş bilimkurgu filmlerinden çıkıp gerçek hayata girmiş durumda. Bazı biliminsanları, bu durumun korkutucu olabileceğini düşünürken, bazıları da yapay zekanın hayatı kolaylaştırabileceği inancında.
Yapay zekanın işlevini az çok tahmin edebiliyoruz, peki görüntüsü nasıl olacak?
Televizyon dünyasına girdiğimizde, iyi robottan kötü robota, ahlaklı robottan bencil robota kadar birçok yapay zeka türüyle karşılaşmak mümkün. Hepsi birbirinden farklı işleyebilir, ancak ortak bir noktaları varsa, o da yapay zeka tasvirlerinin gerçeğe yaklaşmış olması.
Yapay zeka, dizilerden önce filmlerde karşımıza çıktı. Arada televizyon dizilerinde karşılaşsak da, bu karakterler senaryoda çok da önemli bir yere sahip değildi. 2001: Space Odyssey’deki HAL 9000’i ya da I, Robot’taki Sonny’i çok beğenmemiş olabilirsiniz, ancak bilim dünyasındaki güncel çalışmalara bakıldığında, bu iki karakter gayet gerçekçi görünüyor. Her’deki yapay zeka karakteri ise, her ne kadar olağan gözükse de, aslında muhtemel yapay zeka ile herhangi bir benzerliğe sahip değil.
Peki ya diziler arasında yapay zekayı en iyi anlatanlar hangileri?
Battlestar Galactica
Battlestar Galactica, ilkel formdaki yapay zeka (robotik Cylon) ve gelişmiş formdaki yapay zeka (insansı Cylon) karakterlerine sahip. Özellikle, bilimkurgu deyince sadece görsel efektlere ağırlık veren bir gelenekten çıkıp, olayın daha hikayesel boyuta taşınması, diziyi özel kılıyor. Ancak senaryonun sürekli olarak “Cylon’lar da bizim gibi!”, “Şimdi kim Cylon? Sen Cylon musun?” gibi sorular etrafında dönmesi, yapay zekadanın gerçek öyküsüyle olan benzerliğini gölgede bırakabiliyor.
Humans
İsveç’teki orijinalinden adapte edilerek, Amerika-İngiltere iş birliği ile çekilen Humans’ta, gelecekte Synths adındaki insan görünümlü androidler, toplumun içine iyice yerleşmiş oluyorlar. Synth’ler tam olarak insan değil, ancak insanların içinde yaşamaya başladıkça, aralarındaki fark gittikçe kayboluyor ve bu sayede senaryo daha eğlenceli hale gelebiliyor.
Dizideki tek sıkıntı, birçok sorunun cevapsız kalması. Yapımcılar, izleyicilere istediklerini verme konusunda ısrarcı olunca da, güzel başlanan yapay zeka olgusu, gerçekliğin biraz dışına çıkıyor.
Person of Interest
Person of Interest, yapay zeka kavramını bütünüyle seyircilere aktarabilmesi açısından övgüleri hak eden bir yapım. Gelişen komplo teorileri ve aksiyon yönüyle beraber güzelleşse de, olayın duygusal boyutlara çekilmesi, işi biraz Hollywood’lulaştırıyor.
Özellikle bu dizideki yapay zeka, gerçekte tasarlananla büyük ölçüde benzerliğe sahip, çünkü tanrılaştırılmıyor ve insanlarla konuşmuyor. Özellikle boyutunu da düşünürsek, bir hayli gerçekçi. Kendi özelliklerini geliştirebiliyor, ancak abartılı bir evrimleşme yaşamıyor. Sadece bilgi alışverişi aracılığı ile iletişim kuruyor. Dizide Christopher Nolan’ın kardeşi Jonathan Nolan’ın parmağının olması da sanırım sürpriz olmadı.
Black Mirror
Black Mirror, her bölümde farklı oyuncularla bizlere farklı hikâyeler sunan bir dizi. Özellikle “Be Rigt Back” adlı bölümünde, sevgilisini kaybeden kadının bir yapay zeka satın aldığını görüyoruz. Yapay zeka, ölen kişinin tüm online mesajlarını ve sosyal medya hesaplarını analiz ederek, karakterini çözümlüyor. Sonunda, başroldeki kadını “bir hayaletle” konuşurken görüyoruz.
Black Mirror’ın hikâyeleri, Person of Interest’te göre tartışmaya daha açık olabilir, ancak yine bir yerde insana “Aslında olabilir ya! Neden olmasın!” dedirtmiyor da değil.
Person of intereste ki makinada acaip bir yapay zekaya sahip.
teşekkürler humans’ı izlemeye başlayacağım