21. yüzyılın ilk on yılını geride bıraktığımız şu günlerde hepimizin gündelik yaşamına hâkim olan gerek son teknoloji mobil telefonlar, gerekse giderek daha konforlu hale gelen kişisel bilgisayarların piyasaya girmesi ile gelişen iletişim modelleri, uzun bir süredir dünya iş yaşamının olmazsa olmazı olan “mesai” kavramının sorgulanmasına neden olmaya başladı.
Eskiden ofisin kapısından dışarıya çıktığımız anda iş ile bağlantımız da otomatikman sona ererdi. Artık çoğumuz, ofis dışında dahi olsak bulunduğumuz yerden yalnızca cep telefonlarımız üzerinden maillerimizi kontrol edebiliyor, gelen e-maillere yanıt verebiliyor, hatta üzerinde değişiklik veya dosya eklentisi ile sunum-video vb. gönderimler yapabiliyoruz. Yani artık iş yapmak için işte olmak gerekmiyor, dünyanın başka herhangi bir yerinden de işlerimizi takip etmek olağan hale geldi.
Diğer yandan mobil iletişim teknolojisi özellikle son iki yıl zarfında inanılmaz gelişmeler kaydederek bir zamanlar yalnızca arama yapmaya ve sms gönderip almaya yarayan cep telefonlarını birer mini bilgisayar haline getirdi. Şu ya da bu şekilde internete bağlı bulunabilen her yerden 7 gün 24 saat ofisteymiş gibi çalışma olanağı doğdu. Burası işin ilk bakışta keyifli görünen kısmı…
Son 4–5 yılın en ilgi çekici gelişmesi ise kuşkusuz sosyal ağların gündelik hayatımıza girmesi oldu. Facebook, Twitter, Myspace, Linkedin gibi sosyal ağlar vasıtasıyla artık birçoğumuz rutin iş ortamında karşılaştığımız insanların yanı sıra söz konusu sosyal ağlar üzerinden birçok yeni kişi ile daha iletişime geçmiş oluyoruz. Bu şu demek: İlk zamanlar kişisel, özel amaçlarla kullandığımız networkler artık işimizin bir parçası oldu ya da olmak üzere… Örneğin yeni uygulama Facebook messages’ın gerçek e-posta kutusu özellikleri, arkadaş listelerinin yalnızca okuldan, semtinizden arkadaşlardan oluşmayıp bir şekilde iş vasıtasıyla tanıdığımız kişi veya kurumları da içermesi nedeniyle Facebook üzerinden gelen bir mesaj kişisel de olabilir profesyonel amaçlı gönderilmiş iş bağlantılı bir mesaj da… Ya da Twitter üzerinden bir müşteri hizmetleri yetkilisine gönderilen talebin ne kadar hızlı bir şekilde yanıtlandığı, ilgili şirketin hizmet kalitesinin göstergelerinden biri haline geldi artık.
Terazinin diğer kefesine baktığımızda sosyal ağlar üzerinde yeni bir kullanıcı – potansiyel tüketici – müşteri iletişimi biçimi ile karşılaşıyoruz. Son yıllarda markalar ve işletmelerin tüketicilerle iletişiminde belirgin değişiklikler göze çarpmaya başladı. Bu değişiklikler ilk olarak firmaların sabah 9 dan akşam 5 e müşteri hizmeti sunan çağrı merkezlerine yansıdı. Bu hizmet önce 24 saate çıktı, daha sonra sosyal ağlar üzerinden de müşteri hizmeti faaliyeti başladı. Hafta sonu geldi diye Cuma akşamüstü müşteri hizmeti de sona erer anlayışı tarihe karıştı. Çünkü sosyal ağ kullanıcıları arasında bulunan muhtemel müşteri kitlesi esas Cuma akşamı ile başlayan hafta sonunda yani kendi boş zamanında bu ortamlara girmekte… İşte bu aynı zamanda esnetilmiş yeni çalışma biçimi modellerinin ilk sinyalleri demek…
Görünen o ki bundan sonra bilgisayar ve telefonlarımızdan uzak durmadığımız sürece şu ya da bu şekilde işimiz ile bağlantımızın kesilmesi mümkün olmayacak. İşimiz, sosyal yaşantımız ve özel hayatımızı birbirinden ayırmak zorlaşmaya başlayacak. Beyinlerimiz çok daha fazla bilgi bombardımanına tutulacak. İşyerinde olalım veya olmayalım, gün içerisinde iş bağlantılı sorumluluklarımız artacak. Bugün içinde bulunduğumuz koşullar henüz çok kesin konuşmayı mümkün kılmasa da en çok 5 ya da bilemediniz 10 yıl zarfında bildiğimiz anlamda mesai kavramı en azından beyaz yakalılar için ciddi bir dönüşüme uğrayacak. Peki ya sizce geleceğin mesai kavramı neye benzeyecek? Beyinlerimiz birer bilgisayar olmadığına göre giderek artan bilgi yükünü nasıl kaldıracak?
Yorumlar (1)