Tencere yuvarlanmış kapağını mı bulmuş, mantık yuvarlakmış duygularını mı bulmuş? Belki de tam tersi. Yapılan araştırmalar iyi anlaşan çiftlerin genelde birinin duygusal diğerinin de mantıksal olduğunu söylüyor.
Bunun sebebi karar verme mekanizmaları. Myers Briggs’e göre insanlar ikiye ayrılıyor:
Düşünenler: Kararlarını mantık ve objektif veriler üzerine gerçekleştirip, her şeyi ölçüp tartanlar.
Hissedenler: Kararlarını hisleri ve içgüdülerine göre verenler. Sonuçların kendilerini ve sevdiklerini nasıl etkileyeceğini düşünenler.
Mutlu bir çiftte hem düşünen hem de hisseden olmalı.
Düşünenler gerçeklere güvenir. Hissedenler ilk duygulara önem verir.
Düşünenler bir ilişkiye başlamak için birçok unsuru gözden geçirir: Bu ilişkiye hazır mı, zamanı var mı, maaşı yeter mi, statüler uyuyor mu vs.
Hissedenler ise bir duyguya kapıldıktan sonra gözü kara hareket ederler. Birçok ilişki, hissedenler sayesinde başlar.
Düşünenler, olumsuzlukları dış sinyallerle fark eder. Hissedenler, içgüdülerine güvenir.
Düşünenler bir şeylerin yanlış gittiğini, mesaj, mail, hareket vb. kanıtlar gördüğünde hemen anlar.
Hissedenler, vücut dilindeki ve sesteki değişimlerden fark eder. Bir kanıtları olmada da bir şeylerin ters gittiğini fark edebilir.
Bir problem olduğunu söyleyen ilk kişi, genelde hisseden olur.
Düşünenler, ilk etapta olumsuzu; hissedenler, ilk etapta olumluyu görür.
Düşünenler olumsuzlukları görmeye başladığında, hissedenler beraber olmaları gerektiğine dair sebepleri ortaya koyarlar.
Düşünen-hisseden çiftlerin ilişkileri, yaşanan krizlerden sonra da devam edebilir.
Düşünenler için çatışma normaldir. Hissedenler içinse bir felaket.
Düşünenler için tartışmalar çözüme giden yollardır. Hissedenler ise her şey normale dönene kadar acı çekerler. Düşünenler fikir ayrılıklarını çözerler, hissedenler sorunlardan kaçarlar. Düşünenler, ilişkinin huzuru için önemli adımları atanlardır.
Düşünenler problemleri çözer. Hissedenler, düşünenlerin problemleri çözmesini bekler.
Düşünenler bir problem gördü mü, çözmek için bir takım jestler yapmaya hazırdır. Hissedenler gönülleri alana kadar inatla köşelerinde beklemeyi tercih eder.
Düşünenler ilişkinin sorumlu kişisi olmak ister, hissedenlerse sadece sevilmek ister.
Düşünenler, ilişkinin sorumlusu olmak ister. Tüm sorumlulukları üstlenir. Kontrol elinde olmayınca gerilir.
Hissedenler, yeterince sevildiklerini hissetmedikleri zaman eşitliğin bozulduğunu hisseder.
Düşünenler, “Neden oluyor?” diye; hissedenler “Neden bize oluyor?” diye sorar.
Düşünenler, kriz anlarında problemin kaynağına inmek için tüm olguları gözlen geçirir. Hissedenlerse problemin kendisinde olduğunu düşünür. Kendi hatasını kabullenmeye hazırdır.
Düşünenler, ayrılma riskini de içinde taşıyan yapıcı bir konuşma yaparlar. Hissedenler, kendi paylarına düşeni düşünür ve söylerler.
Düşünenler gerçeği arar. Hissedenler, gerekli anda bırakmayı bilirler.
Düşünenler, dürüsttür. Hata kendisindeyse, kabul etmeyi bilir; karşısındaysa da hemen söyler.
Hissedenler, her zaman gerçeğin ne olduğunu bilmek istemezler. Tatlı yalanları tercih edebilirler. İlişkilerini devam ettirmek için yalan söyleyebilirler.
Eğer ilişkide iki düşünen varsa git geller çok olur; hissedenler, sonuna kadar mücadele ederler. Hem düşünen hem de hisseden olunca, ilişkiler daha sağlam olur; çünkü farklı şeyleri karşındakinin kalbinde keşfetmek, en güzelidir.
Yorumlar (0)