Elon Musk -ki çok yakından her adımını ve çalışmasını takip etmeye çalışırım- 2016 Kod Konferansı’nda söyledikleri ile adeta herkesi şoke etti.
Söylediği şey tam olarak şöyle: “There’s a one in billions chance that [our reality] is base reality!” Eğer çevirecek olursak sanırım şöyle demek en doğrusu olur: “Bizim gerçekliğimizin orijinal gerçeklik olma ihtimali milyarda bir!”
Daha da açacak olursak eğer Elon Musk aslında bizim şu anda bir hayat yaşadığımızı sandığımızı, aslında gerçek bir hayat yaşamadığımızı ve yaşadıklarımızın tamamen bir simülasyon olduğunu öne sürüyor. Yani bir başkasının oynadığı bir bilgisayar oyunundaki karakterlerden başka bir şey değiliz.
Bu olaya bilimsel olarak bakacak olursak Elon Musk’ın açıklamaları tamamen mantık dışı ama bu açıklamaların birer metafor olduğunu düşünüyorum. Şu anda yaptığı çalışmaları ve uzun vadedeki hayal ve planlarını ele alacak olursak bu konuda kendisini saatlerce veya günlerce dinlemek lazım ki tam olarak ne demek istediğini anlayalım.
Tabi şöyle bir ihtimal de olabilir, başardıklarına ve yapabildiklerine artık kendisi de inanmıyor ve tamamen hayal dünyasında ürettiği şeyleri gerçekleştirebiliyorsa aslında bir simülasyonda olduğu için bunu yapabildiğine inanmaya başlamış olabilir. (Şaka)
Bu simülasyon konusunda eğer siz de Elon Musk gibi düşünüyorsanız eğer Person Of Interest dizisine başlamanızı ve eğer izliyorsanız da 99 ve 100. bölümünü tekrar izlemenizi tavsiye ederim. Tam da bu konuda çok güzel felsefik yorumlar yapılıyor.
Elon Musk galiba çok fazla Person of Interest izliyor xD
What is Matrix?
Milyarda bir ihimale katılmam ama yaşadığımız evrenin sanal bir evren olma ihtimali var. Bunun aksi kanitlanamaz. Yani hersey bütün kanıtlar fiziksel olarak gerçek bir evrende yaşadığımızı gösterse dahi bu bizim için bu evreni hazirlayanlarin hatasız ve bizim asla fark edemeyeceğimız bi tasarım yapmış olma durumunu ortadan kaldırmaz. Aynısı tanrı içinde geçerli. Tanrı var yada yok bunuda asla bilemeyiz. Bütün kanıtlar tanrının olmadığını gösterse dahi bu belkide var olan bir tanrının istediğidir. Yani eğer varsa sonuçta sınırsız bir güce sahiptir ve istediği her şeyi istediği şekilde yapabilir. Ama bence bu çok düşük bir ihtimal. Eğer bi tanrı varsa neden bizim böyle kendisinden habersiz bir şekilde yaşamamızı istesin ki. Hemde onca savaş, ölüm, acı ve ızdırapla birlikte. Tanrının varlığı yada yokluğu tartisilabilir ama dinlerin safsatadan ibaret oldukları kesin.
Arkadaşlar çok değerli yorumlarınız ve açıklamalarınız için gerçekten teşekkür ederim. Yazıyı yazarken olayın felsefik boyutunu ele alıp almama konusunda kararsız kalmıştım ve almamayı tercih etmiştim. Sonunda da biraz eğlence katarak konuyu paylaşmayı tercih etmiştim. Gördüğüm kadarıyla yorumlarınızla olayın felsefik boyutunu da gayet güzel yorumlamışsınız.
Tabi yorum sırasında “anlamamış” olarak tanımlamamış olmanızı daha çok tercih ederdim ama olsun. Bu sayede değerli iki yorum almış olduk.
Teşekkürler.
Bütün kanıtlar tanrının yokluğunu nasıl gösterebilir. Kainatta o kadar çok mükemmellikler var ki bunlar milyarlarca yıl süren tesadüfler sonucu bir araya geldi demek asıl sığ düşünce. Mikro alemden makro aleme kadar mükemmellikleri görüpte bir ultra mühendis/tasarımcı yı inkar etmek daha büyük safsata. Muhakkakki bunları bir araya getiren bir tasarımcı var ve bir gün kendi katına çağırdığında sadece hak edenleri yanında bulundaracak. Yeryüzünde bozgunculuk yapanları değil.
Yazı iyi de yazan bir şey anlamamış. Anıl Yüksek çok güzel kavramış ve öz olarak anlatmış. Asıl olan yaşamın karmaşa değil bir müthiş düzenler dizini olduğunu algılayabilmektir. Fizik bu anlamı bir yere getirmek için kullanılan bir istasyon. Kuantum teorisi bir nebze bundan bahseder, titreşimler ve dalgalar fizik sanılan olguları yaratır. Ancak bu kadar basit değil, her hareketin kendi içinde solucan delikleri mevcut ve her yol birkaç kapıya her kapı birkaç yola açılıyor. Yaşamın gizemi bu kapıların sıralamasını düzgün yapmaya bağlı. Ama dinlerde bahsedilen cennet cehennem gibi kıt düşünce sistematiği bu yapı içinde komik kalıyor. Peki cansız diye adlandırdığımız etrafımızdaki her şeyin devinim içinde olduğu ispatlanmadı mı? Dünya sadece hükümran insan ırkına ait değil ki, her şey canlı ve enerji ile dolu. Yaratılış o kadar mükemmel ve biz halen ne olduğunu anlayamadan güneş sisteminde sadece kendimizin olduğu ve bir Tanrının bunu kontrol ettiğini düşünmekteyiz. El insaf, bu mükemmellik ancak bu kadar sığ görüşle örtülmeye çalışılabilir. O halde birlik bilincine ulaşmak için içimizdeki o saf öze ulaşmak sonra diğer özleri kapsamaya çalışmalıyız. Doğma ve bağnazlıktan uzak işin aslını keşfetmek daha keyifli değil mi?
Yaratılış gerçekten çok mükemmel. Tanrının varlığını görmek için sadece evrene değil, spermin anne karnında düşmesinden doğuma kadar gerçekleşen o kadar çok mucize varki şaşırmamak, böyle bir ultra mühendise hayran olmamak mümkün değil. Dinler teoriden ibaret değil. Yaratıcıya şükretmeyi unutmamayı ifade eder. Sizin bahsettikleriniz çoğu teorilerden ibaret. Gerçek olan ölüm ve ölüm sonrası, bunlara alternatif felsesi teoriler gerçekten kaçmanızı sağlıyor sadece. Bir gün bu dünya yok olduğunda allah katında sadece hak edenler ikamet edecektir. Allah’a inanmayanların allah katı cennette olması tabiki düşünülemez. Bu şekilde felsefi inançlarınız olabilir ama herşey istediğiniz gibi olmayabilir, önemli olan sizin düşündüğünüz değil maksimum 100 yıllık hatayınız bittiğinde Allah’ın sizin hakkında düşünceleri.
İnsanoğlu rahatı buldukça, bir takım keşifler yaptıkça, evren hakkında çok şey bildiğini düşünüp GÜÇLÜ ve BİR ŞEYLERİ DEĞİŞTİREBİLDİĞİNİ zannettiği anda Tanrı inancından uzaklaşmakta. Bu tarihte hep böyle olmuştur. Bu durum da bir imtihan elbet. Bu imtihanı geçenler olacağı gibi geçemeyenler, felsefi görüşler içinde boğulup kalanlarda olacaktır.
Fazlasıyla Baudrillard ve Castells okumuş anlaşılan