Ak Parti, 5651 sayılı kanunda yapmayı planladığı son değişikliklerle birlikte Türkiye’de ifade özgürlüğüne büyük bir darbe vurmaya hazırlanırken internet sansürüne karşı sivil toplum kuruluşları da önemli bir sınav veriyor. Nitekim internetle yatıp internetle kalkanlardan hayatını internetle alakalı işlerden kazanan kişilere, internet yayıncılarından dijital reklam harcaması yapan şirketlere kadar milyonlarca kişilik bir kullanıcı grubunu ilgilendiren bu denli önemli bir konu hakkında birçok sivil toplum kuruluşu tepkilerini yaptıkları açıklamalarla dile getirirken, IAB Türkiye sessizliğini koruyor.
Geride bıraktığımız 10 günlük süreçte apar topar meclise taşınıp yasalaştırılmaya çalışılan yeni internet düzenlemesinin hükümetin farklı sesleri susturma ve Gezi Parkı olayları sırasında baş belası olarak nitelendirilen sosyal ağlar başta olmak üzere düzene uymayan bütün internet öğelerini ortadan kaldırma çabası tabiri caizse ayyuka çıktı.
AKP Şanlıurfa Milletvekili Zeynep Armağan Uslu ve bir grup AKP milletvekili tarafından sunulan kanun teklifi önce Plan ve Bütçe Komisyonu’ndaki “Torba Kanun Tasarısı“na alındı ardından adeta yangından mal kaçırır gibi alt komisyon tarafından kabul edildi. Üzerinden çok geçmeden gelecekteki sansür uygulamasının ilk sinyallerini veren Vimeo’nun sorgusuz sualsiz müstehcenlik nedeniyle kapatılma olayı patlak verdi.
Malum STK’ların hem kuruluş amacı hem de hizmet anlayışlarının temelinde toplumun gelişmesi ve refahın daha üst seviyelere taşınması hedefi yer alır. Nitekim bu doğrultuda Korsan Parti Hareketi, Alternatif Bilişim Derneği, Türkiye Bilişim Vakfı, Bilgisayar Mühendisleri Odası ve son olarak TUSİAD hem Anayasaya hem İnsan Hakları Sözleşmesi’ne hem de AB Kriterlerine aykırı olan bu yeni düzenlemeye karşı tepkilerini yaptıkları açıklamalarla dile getirdi.
En az yayıncılar kadar internet reklamcılığı sektörünü de ilgilendiren yeni düzenleme ve beraberindeki sansür tartışmaları konusunda Türkiye’de sektörün tek STK’sı konumundaki IAB Türkiye’den ise henüz ses çıkmadı.
Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği’nin dahi yol gösterici sorumluluğuyla tepkisini dile getirdiği bir ortamda internet sektörünün tek ve en büyük sivil toplum kuruluşunun “etliye sütlüye dokunmayan” bu tavrı bir hayli düşündürücü. Zira olayın vehametini hatırlatmak gerekirse; 5651 sayılı kanunla birlikte hakimlerin bir siteyi 4 saatte kapatabilecek, bu sitelere DNS değiştirerek de girmek mümkün olmayacak. girilemeyecek. Halkın bir kesimini sosyal sınıf, ırk, din, mezhep, cinsiyet ve bölge ayrımına dayanılarak internet sitesi sansürlenebilecek. İnternet yayıncıları yer sağlayıcı faaliyet belgesi almak zorunda kalacak. Belge almayanların sitesi kapatılacak. Bakan ve TİB Başkanı talimatla doğrudan sansür uygulayabilecek, içerik kaldırtabilecek.
Diğer yandan hosting şirketleri kayıt tutmak zorunda kalacak, fişlemenin ve sansürün merkezi haline gelecek. URL bazlı engelleme, gözetleme/kaydetme/filtreleme süreçleri nedeniyle Türkiye’deki İnternet trafiği dibe vuracak. Halkın bilgi alma özgürlüğü elinden alınacak, akademik personelinin aramaları dahi sınırlandırıldığı için Türkiye’nin geleceği kararacak. Tabiri caizse Gezi Parkı olaylarındaki Penguen vakası bundan böyle internette de meydana gelecek.
Halbuki amaç, görev ve sorumluluklar net çizgilerle belirlenmiş olan kuruluşun tüzüğünde IAB Türkiye’nin reklamveren – ajans – medya üçlüsünün aynı çatı altında temsil edildiği tek meslek örgütü olduğu, kuruluş amacının ise endüstrinin bir bütün olarak, sağlıklı biçimde gelişmesine destek vermek olduğu açıkça belirtiliyor.
Bununla birlikte IAB Türkiye’nin tüzüğünde “interaktif medyanın ve reklamcılığın gelişmesine katkıda bulunmak için endüstrinin önde gelen örgütü, sözcüsü, veri üretim, bilgi değişim ve aktarım merkezi olmak, reklam dünyasını ve kamuoyunu bilgilendirmek” amacından da bahsediliyor. Tüzüğe göre ortada endüstrinin geleceğini tehlikeye atacak her konuda sorumluluk üstlenerek en azından sözcülük görevini üstlenmesi gerekiyor. Bu durumda IAB Türkiye kendi tüzüğüne aykırı hareket ediyor.
Üyelerinin çoğunluğu internet endüstrisinin önde gelen isimlerinden oluşan ve maalesef Lordlar Kamarası kıvamına gelen IAB Türkiye’nin internet sansürünün sirayet ettiği noktada ne yapacağı, reklamverenlere nasıl cevap vereceği merak konusu. Zira ülkedeki internet trafiği yok olduğunda muhtemelen kendi kendilerini lağvedecekler.
inadına akparti inadına recep tayyip erdoğan.Bir yazılımcı olarak bilgisayarımı internetimi herşeyi kaybederim gerekirse bu uğurda. Bana yandaş burada işin ne demeyin. Teknoloji haberi mi okumaya geldik yok siyaset mi. geziden beri işiniz gücünüz ak partiyi kötülemek. işinizi yapın.