Dijital müzik dünyasının son yıllarda geçirdiği evrim özellikle kullanıcı tarafında bir hayli heyecan verici. Zira artık birçok kullanıcı bedava müzik dinleme uğruna gigabaytlarca veri depolamayı ve nereden geldiği belli olmayan mp3 dosyaları indirerek virüse boğulmayı değil, anında müzik dinleyebilecekleri servisleri tercih ediyor.
Önceleri kopya koruma çözümleri geliştirerek korsanı önlemeye çalışan müzik şirketleri biraz geç de olsa dijital dünyaya ayak uydurmayı başardı. Bunun doğal sonucu olarak kullanıcılarda müzik dinlemek için bedava çözümler yerine sağlıklı ve farklı hizmetler sunan servislere doğru son yıllarda ciddi bir yönelme oldu.
Geçtiğimiz Nisan ayında yayınladığımız haberde Birleşik Krallık’ta dijital müzik gelirlerinin radyoyu geride bıraktığından bahsetmiştik. Ruhumuzun gıdası olarak tanımladığımız müziğe her an her yerde her ortamda ulaşmak kaydıyla bir müzik servisine abonelik ücreti ödemek artık kullanıcılar açısından gayet normal bir durum haline geldi. Dünden bu yana Spotify‘ın Türkiye’deki müzik tutkunları arasında yarattığı etkiyi görmemek imkansız.
Önceki gün akşam saatlerinde resmi duyuru olmadan Türkiye’de kullanıma açılan Spotify, Türk kullanıcılarının uzun bir süredir beklediği dijital müzik servislerinden biriydi. Bugüne kadar gerek VPN gerekse yurt dışı sitelerden üyelik satın alma yöntemleriyle ulaşılabilen İsveçli müzik servisinin ülkemize resmen ayak basması haliyle kullanıcılar arasında büyük bir heyecanla karşılandı. Geride bıraktığımız şu bir buçuk gündür Facebook ve Twitter‘da neredeyse herkes “Spotify Türkiye’de! Duyduk duymadık demeyin.” mesajlarıyla Spotify’ın Türkiye’ye gelişini kutluyor.
Deezer’ın ardından Spotify’ın da ülkemizde hizmet veriyor olması Türkiye’deki dijital müzik pazarının gelişimi açısından bir hayli önemli. Zira 28 ülkede hizmet veren bir servis olan Spotify bünyesinde 20 milyondan fazla şarkı barındırıyor. Bulunduğu ülkelerdeki yerel içeriklere de önem veren şirketin, Ağustos ayı itibarıyla 6 milyondan fazlası ücretli, toplamda 24 milyondan fazla aktif üyesi bulunuyor.
Dünya çapında 300 bin plak şirketiyle anlaşması bulunan servis, gelirinin %70’ini telif hakkı sahiplerine dağıtsa da 2012 yılında cirosunu iki kat artırmayı başardı. 577 milyon dolar gelir elde eden şirketin tüm bunlara karşın henüz karlılık elde edebildiğini söylemek mümkün değil.
Son yatırım turunda 3 milyar dolar değerlemeye ulaşan Spotify, Türkiye’de fizy, TTNET Müzik, iTunes, Grooveshark, Deezer ve D&R gibi rakiplerle yarışacak. Diğerlerini bir kenara bırakırsak, Spotify’ın Türkiye operasyonu, bir dönem Türk girişim ekosisteminin en çok gurur duyduğu girişimlerden biri olan ve kağıt üzerinde belki de en iddialı online müzik servisi konumundaki fizy‘nin sonu olacak. Zira sosyal medyadaki yorumlar Spotify ve Deezer’ın ardından fizy açısından tünelin sonunun karanlık olduğuna işaret ediyor.
Yazının hazırlandığı süre içerisinde Spotify ve fizy kelimelerinin geçtiği tweet’lerden bir demet.
2008 yılında üç kişilik bir kurucu ekiple yayına giren fizy, 2011 yılında Mashable Awards’ın En İyi Müzik Keşfetme Servisi seçilerek gurur duyulan bir proje haline gelmişti. Bu süreçte kullanıcılara ücretsiz online müzik dinleme olanağı sunması ve oluşturduğu veritabanıyla birçok şirketin dikkatini çeken fizy’nin adı Google ile bile anılmıştı.
Peki fizy’nin telif hakları sorununu çözerek yeniden yayına girmesinde rol oynadığı için o dönemde büyük övgü alan Turkcell gerçekten kurtarıcı mıydı?
Yoksa bu sürecin ardından yönetim kurulu ağırlıklı olarak Turkcell’in yöneticilerinden oluşan fizy, gelir baskısıyla tabiri caizse ekibinin “ensesinde boza pişirilen” ve başarısızlığa doğru son sürat giden bir ticarethaneye mi döndü?
Esasında bu soruların cevaplarını Turkcell süreciyle birlikte fizy’nin Genel Müdürü olarak göreve getirilen Levent Erim’in basına verdiği röportajlarda bulmak mümkün. Burada Levent Erim’in Haberedikkat.com’da yayınlanan 10 Mayıs tarihli röportajındaki ifadelerine dikkat çekmek istiyorum. Zira 20 yıllık radyoculuk geçmişinin yanı sıra 8 yıldır da dijital dünyanın içinde yer alan Erim, fizy hakkında şunları söylüyor:
“Tabi genel temayül gençlerde “Her şey benim olsun” ve “Her şey bedava benim olsun.” Ben de çok isterim her şey bedava benim olsun ama öyle olmuyor. Çünkü biz çok milyon liralar telif hakkı ödüyoruz. Yani çok çok milyon! 2 haneli milyon liralar tam söylemeyeyim rakamı telif hakkı ödüyoruz ki sen müziği bedava dinle diye. E haliyle ya reklamdan alacağım ya da senden alacağım 5 lirayla toparlayacağım ki ne kadar toparlarsam toparlayayım hep eksideyim. Kâr eden bir şirket değil fizy.”
Erim’in Turkcell’den gelen gelir baskısını ifade ettiği satırlar ise şöyle:
“Bir para kazanıyor tabi ki ama.. Nasıl kazanalım ki? Sana bedava dinletiyoruz şarkıyı. Sırf bunun için yeni dönemde şarkıları parayla download etme işine de giriyoruz. Bana sormuşlardı geçen senelerde “fizy şarkı satacak mı?” diye ben “asla satmayacak” diyordum ama öyle “asla” olmuyormuş. Çünkü eğer ben biraz daha para kazanamazsam, 1 sene sonra fizy de yok”
2011 yılından bu yana fizy birçok yenilik denedi. Telif hakkı engelini aştıktan sonra önce Premium üyelik modeline geçen servis, hayatını devam ettirmek için şarkı içinde reklam yayınlamaya başladı. Yıllar önce naif bir girişim olarak son derece basit ve kullanıcı dostu bir arayüzle Türkiye’deki müzik dinleyicilerini kendine aşık eden fizy, artık içinde DJ programı, tişört ve rozet satan bir e-ticaret platformu ve canlı yayın hizmeti gibi girişimi müzik dinleme ekseninden uzaklaştıran öğelerle dolu.
Bu tarz hamleleri farklı alanlardaki girişimlerde hatta sosyal ağlarda da görmek mümkün. Ancak takdir edersiniz ki kullanıcıdan para almak için karşılığını verebilecek kalitede hizmet ve ilgi çekici özellikler sunmak zorundasınız.
Tıpkı fizy gibi 2008 yılında kurulan bir çevrimiçi müzik servisi olan Spotify da elde ettiği popülariteye rağmen karlılık elde edememesiyle anılıyor. Ancak bu koşullar içinde Spotify’a baktığımızda servisin müzik kalitesinden ödün vermeden odağına yine müziği alarak büyümeye devam ettiğini görüyoruz. Ayrıca bu nedenle sunduğu birçok özelliğin kullanıcılara müzik zevki tattırmaya yönelik olduğunu ilk bakışta anlayabileceğiniz servise üye olmak için geçmişte kullanıcıların türlü zorluklara katlandığını da biliyoruz.
Diğer yandan yeniden telif hakkı sorunu yaşayan fizy, mevcut müzik havuzunun yaklaşık olarak %80’ini kaybetmiş durumda. Karşısında dinleyebileceği bir müzik bulamayan kullanıcıların çok yakında soluğu diğer servislerde alması mümkün. Bu nedenle rakip sayısının da artmasıyla birlikte fizy’nin dibe giden yoldan dönmesi pek kolay görünmüyor.
fizy’yi bugünlere getiren en önemli özelliklerinden biri müzik dinlemede kullanıcılarına sağladığı özgürlüktü. Herhangi bir ücret ödemeden milyonlarca şarkıya ücretsiz olarak ulaşabilmek kullanıcıların hizmet kalitesini ve geriye kalan birçok eksikliği görmezden gelmesini sağlıyordu. Turkcell’in devreye girmesiyle birlikte başarısız premium üyelik macerası, onun alternatifi olarak sunulan parayla şarkı indirme sistemi, 14 milyon olduğu iddia edilen ancak büyük çoğunluğuna ulaşılamayan müzikler sonucunda fizy’nin “selası” verildi.
fizy için bir öneri
Madem fizy’den bu kadar bahsettik, servis için bir öneri ile yazıyı bitirelim. Malum rekabet en sonunda bütün servisleri daha kullanıcı dostu servisler geliştirmeye itiyor. Bu anlamda Facebook ve Twitter gibi sosyal ağlara erişim için kullanıcılara ücretsiz erişim imkanı sağlayan Turkcell, benzer bir modeli fizy için uygulayabilir. Sonuçta birçok kullanıcı Spotify gibi popüler servislere abonelik ücreti ödemeyi kabul etse de müziğe bedava ulaşabilmenin avantajı tartışılmaz.
fizy için öneri kısmına sonuna kadar katılıyorum.
Girin Youtube’dan dinleyin istediğiniz müziği bedavaya. Neyin kafasını yaşıyorsunuz anlamıyorum.