Türk Sanayici ve İşadamları Derneği Başkanı (TÜSİAD) Ümit Boyner, dernek tarafından yürütülen ‘Bu Gençlikte İş Var’ projesinin ödül töreninde ve Adana Genç İşadamları tarafından dördüncüsü düzenlenen ‘İş ve Meslek Ödülleri’ töreninde internet yasakları ve özel hayatın denetlenmesi ile ilgili konulara değindi.
Ağustos ayında internet kullanımına getirilecek kısıtlama ile ilgili olarak internet mevzuatı konusunda görüşlerini bildirdiklerini ve çalışmalar yaptıklarını dile getiren Boyner sözlerine şu şekilde devam etti:
”Mevzuattaki boşlukların ve gri alanların giderilmesi lazım. Türkiye bugüne kadar çeşitli mevzuat eksiklikleri yüzünden yasaklamayı seçme yoluna gitti. Yasaklamak ve sansür hiçbir şekilde çözüm değil, çözüm bulmamız gerekiyor. Filtreleme konusunda çok değişik görüşler var. Yeteri kadar açık anlaşılabiliyor mu bilmiyorum, ama mutlaka halkın kendi iradesine, ailelerin kendi iradesine güvenmemiz gerekiyor diye düşünüyorum. Sansür o kadar zor bir şey ki, kimin sansür yaptığı, nereye kadar neyi sansürlediğini hiçbir zaman bilemeyiz. Onun için sansür diye bir kurum demokrasilerde çok zararlı olur diye düşünüyorum.”
Tıpkı Boyner’in sözlerinde dile getirdiği gibi bizler de paketlerle internete getirilmeye çalışılan kısıtlamaya tepki göstermiş, bunun için başta sansür eylemi olmak üzere elimizden geleni yapmaya çalışmıştık. Gelin görün ki Boyner’in bu açıklaması bazı kesimler tarafından hoş karşılanmadı hatta Bülent Arınç tarafından da cevap verildi. İşte Arınç’ın cevabı:
“Boyner’in de çocukları var, yakın çevresi var. İnternet çok gerekli, faydalı iletişim aracı. İnternete girmeyen oraya bakarak çalışmalarını hazırlamayan bir kişi düşünülemez. Ama Boyner de bilsin ki; dünyanın her yerinde porno sitelerine karşı, şiddet yayan sitelere karşı, ‘annenizi nasıl öldürebilirsiniz?’ diye tarifte bulunan sitelere karşı, hayvanlarla ilişkiyi, çocuklarla ilişkiyi, her türlü rezaleti yayınlayan sitelere karşı elbette filtrasyon vardır ve elbette başka tedbirler de alınacaktır. Sayın Boyner’in bir çocuk annesi olarak memnun olması gerektiğini düşünüyorum. Türkiye’de her şey sınırsız ve sorumsuz değildir. Özgürlüklerin de bir sınırı vardır. Anayasa’nın 2 maddesini Boyner’e hatırlatırım. Ailenin korunması devlete verilen anayasal görevdir. Gençlerin korunması, hükümetlere, devlete verilen görevdir.”
“İnternet bu kadar sınırsız ve sorumsuz bir alanda hizmet görüyorken, sadece ruhsal dünyamızı koruyabilmek, kötü alışkanlıkların, insanları meşgul edebilecek zararlı alışkanlıkların önüne geçebilmek için bir filtre uygulamasının veya önlem alınmasının topluma zararı değil faydası var. Sayın Boyner ve düşüncesindekiler iktidara gelirse her şeyi, porno sitelerini de, şiddet yayanları da öldürme tarifleri yapanları da serbest bırakabilirler.”
Konu internete getirilen yasaklarla ilgiliyken Sayın Arınç’ın TÜSİAD’ın hazırlattığı anayasa raporlarına kadar her şeyi fırsatını yakalamışken söyleyeyim tavrını açıkcası tasvip etmiyorum. Kaldı ki internetin sansürlenmesinin nedenini ‘özgürlüğümüzün kısıtlanması’ olarak düşünmeyen ve olur olmadık her şeyi ağızlara pelesenk eden ve pornografik, müstehcen içeriklere bağlayan zihniyetleri de anlayamıyorum. Tahmin edeceğiniz gibi Arınç-Boyner tartışmasında Boyner’in söylediklerine katılıyor ve Arınç’ın cevabını talihsizlik olarak nitelendirip “İktidara gelirlerse porno sitelerini serbest bırakabilirler.” sözlerine Boyner’in verdiği sert yanıtını paylaşıyorum:
“Türkiye’nin daha özgür bireylerden oluşan bir demokrasi olması için herkesin çaba sarf ettiği bir dönemde, Sayın Arınç’ın tutumu korkutucudur. Kaygılarımızı artıran bir diğer husus, Sayın Arınç’ın üslubundaki sorumsuzluktur.
Sayın Arınç’ın bireysel özgürlükler ve özel hayatın sınırlandırılması konusundaki eleştiriler söz konusu olduğunda, bu konuyu doğrudan cinsel istismar, porno ve şiddet ile bağdaştırması sağlıksız bir düşünce yapısını ortaya çıkarmaktadır. Seçim öncesi dönemde ahlaki değerler üzerinden bir sivil toplum kuruluşu başkanına, nedenini bilemediğimiz bir hezeyanla, bu kadar ağır bir hakaret yöneltmek, konuyu seviyesiz bir siyasi istismar konusu haline getirmekten başka bir şey değildir.
TÜSİAD, internet kullanımı konusunda evrensel ölçütler üzerinden bir denetlemeyi ve bu alandaki regülasyonun yeniden gözden geçirilmesini elbette savunmaktadır. Buna karşılık bu alanda gündeme gelen yasaklama girişimleri bireysel özgürlükler konusunda son dönemde yoğunlaşan kaygıları yeniden ortaya çıkarmış ve birçok kesimden tepki almıştır.
Sayın Arınç’ın beni ve çocuklarımı gündeme getirerek elde etmek istediği siyasi rantı ayıplıyorum. Kendisinin özgürlük, demokrasi ve sivil toplum konusunda daha ileri bir anlayışa ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Sayın Arınç’ın konuyu kişiselleştirerek şahsımla uğraşmak yerine, öncelikle Türkiye’nin karşı karşıya olduğu temel sorun alanları olan demokratikleşme, işsizlik ve eğitim gibi konularla ilgilenmesini tavsiye ediyorum.
Tartışmanın indiği seviyesiz düzeye rağmen, TÜSİAD hukukun üstünlüğüne dayalı çağdaş bir demokrasi vizyonuna uygun ve müreffeh bir Türkiye için çalışmaya, fikir üretmeye devam edecektir.”
Merak ettiğim ve ancak hiçbir zaman da cevabını alamadığım sorular var. Belki bunlara cevap bulabildiğimiz zaman gerçekten ilerleme sağlayabileceğiz ya da gereksiz ağız dalaşına girmediğimiz zaman.
– Porno seyretmiyorum, çocuğum var, filtre istiyorum diyerek porno içerikli siteleri TİB’e şikayet eden kişiler o siteleri nereden biliyorlar?
– İnternet sansürünün nedenini her seferinde pornografiye bağlayan bazı siyasiler internet sansürü olmasın diyenlerden daha fazla pornoyu dile getirdiklerinin ne zaman farkına varacaklar?
– Başkalarına yaranabilmek adına internet kısıtlanmalı diye rant çeken kişiler kendilerinin de sonunun geleceğini ne zaman anlayacaklar?
ne sacma yazılar yazıyosunuz şu konuyu bile siyasete yansıtıyosunuz da helal olsun. hangi parti muhalafet kaç para veriyo size bu yorumu yazmanız icin.
Oldu olacak sonuna sosyal medya ve ekibi oalrak darbe yapalım yaz, hukumeti devirelimn yaz tabi yemez bunu demek daha fazla vermeleri lazım size.
Uzlaşmacı olun, bu ülkenin ona ihtiyacı var !!!!!
Cem selam;
Biz, malum tanındığımız şekliyle demokratik bir ortam oluşturduğumuz düşünüyoruz SosyalMedya.co’da. Bu yüzden de asla, ama asla yapılan hiçbir yorumu yayınlamamazlık etmedik şimdiye kadar. İçinde küfür geçmediği, hakaret geçmediği sürece her yorumu yayınladık.
Bu yorumunu yayınlamayı ben seçtim, hakaret etmişsin aslında, ancak yayınladım.
Bu saçma bir yazı değil, aksine, ülkenin içinde bulunduğu ve özgürlüklerin kısıtlandığını hissettiğimiz tam da şu hassas dönemde, asıl onbinlerce insan için haber değeri taşıyan bir içeriktir, biz de doğal olarak bunu haber yapma gerekliliği duyarız. Bu konudaki duyarlılığı artırma çabamız da birçok yerde, birçok kişi tarafından takdir edilmiştir.
Senden ricam, mümkünse o da, yorumlarını yaparken daha uygun bir dil ve yol izlemen olacak. Bu yazıyı yazmamız için herhangi bir partinin bize para vermesi pek absürd durum teşkil ediyor, sebebi ise; internetin doğasından anlamayan insanların, internete para yatırmamasından da ileri gelebilir (tabii en sığ mantıkla, aynı senin mantığın). Senin anlayacağın, yorumunda bayağı ayıp etmişsin ;)
Sevgiler
Merhaba,
İnternette bu tip yayınlar “yayıncılık” konumuna geçemiyor. Kişisel bloger ile “yayıncı” kimlik arasında sıkışıp kalıyor. Yayıncı olmak istiyor ama özünde fan bloger, kendini tutamıyor ve kafasına göre hareket ediyor.
SosyalMedya.co’da tam bu sıkışmışlık arasında. Bir süredir takip ediyordum, sıkılmaya başlamıştım ve üstteki yorumunuz son nokta oldu!
Profesyonel yayıncı gibi görünmeye çalışan, bu konu hakkında deneyimi bırakın, fikri bile olmayan insanlar olduğunuzu düşünmeme sebep olan hal ve hareketler içerisindesiniz.
Sizleri, sizin gibi düşünen bir grup insanın kalabalığına bakıp, asıl kalabalıktan haberi olmayan, kişisel bloger – prof yayıncı kabusundan uyanamayacak kimseler olarak görüyorum. Şimdiye kadar olan takipçilğimi sessizliğimi bozarak bitiriyorum.