Şurası kesin ki birçok bilgisayar kullanıcısı dijital dünyaya Microsoft kullanarak merhaba demiştir. Öte yandan pazarın hakimi olması Microsoft’un rakipleri olmadığı anlamına gelmiyor. Linux ya da Apple kullanmanın kendine has farklılıkları ve güzel tarafları var ve bundan dolayı da Microsoft’un ardından pazarda kendilerine yer bulmaya devam edecekler.
Makeuseof.com’un hazırladığı infografiğe göz atarak 1950’lerden itibaren bugüne kadar hayat bulan işletim sistemleri hakkında birkaç fikir sahibi olacaksınız.
Konuya pek aşina olmayanlar için, Linux işletim sisteminin kendisi değil, kerneli (çekirdeği, altyapısıdır), Linux ve Unix “tabanlı” sistemlerde tüm sistem çeşitli modüllerden oluşur. Bu yüzden dağıtımlara (distribution, distro) ayrılır. Her dağıtım Linux altyapısı üzerine kendi işletim sistemini kurgular, kendi paket yönetim (yazılım edinme ve kurma diyelim) sistemlerini oluşturur. Linux tabanlı sistemleri güçlü kılan da aslında budur. Microsoft’un stratejisi Windows’u herşey dahil (batteries included) tek bir sistem olarak kurgulamak ve standardizasyon yakalamak iken, Linux stratejisi her kullanıcının kendi profesyonel amaçları için istediği kadar değişiklik yapabileceği şekilde opsiyonları genişletmektir. Windows’ta “pencere yöneticisi” (window manager) denen bir kavrama aşina değiliz, çünkü tek bir pencere yöneticisi sisteme hazır kurulur ve modülerlik amaçlanmamıştır. Öte yandan Lİnux kullanıcısı istediği Linux dağıtımlarından birini, istediği Linux kernel versiyonu üzerine kurar ve bunun üzerine istediği pencere yöneticisini (genellikle X Window System türevlerinden biri) ve istediği “masaüstü yöneticisini” (Gnome, Xfce, KDE) kurar. Sonuç itibariyle iki sistem aslında rakip değildir, farklı kullanıcıları hedeflerler. Oh, rahatladım.